dc.description.abstract | Acute kidney injury (AKI) is an important health problem causes the death of 2 million people worldwide every year with high morbidity and mortality. One of the important causes of AKI is drug-induced nephrotoxicity. After organ transplantation, nephrotoxic effect of tacrolimus, which is used as an immunosuppressant treatment, limits its clinical use. In modeling nephrotoxicity that primarily targets the proximal tubule (PT) epithelium, two-dimensional in vitro models can’t provide microenvironment, polarity, cell-cell interactions and tubular flow, therefore three-dimensional (3D) ex vivo models are needed. It was assumed that the real-time antiproliferative dose of tacrolimus on human proximal tubule epithelial cells (PTEC) can determined and the effects of the drug could be evaluated structurally and functionally on the 3D-PT model developed with bioengineering approaches in ex vivo conditions. To determine the antiproliferative effective dose (ED50), 1x10-1, 1, 1x101, 1x102, 1x103, 1x104 µg/ml concentrations of tacrolimus were applied to human PTEC’s (HK-2) and evaluated by real-time impedance-based proliferation analysis. In order to obtain the 3D-PT model, a platform was produced with 3D printing techniques while a perfusable channel was made and HK-2 cells were cultivated into the channel. Additionally, a 3D-PT model was created on a commercial microfluidic culture platform, and perfusion provided with an intermittent release device after HK-2 cells were cultivated. In the control and tacrolimus-treated experimental groups, ZO-1 and acetylated-α-tubulin immunolabeling, cell viability, albumin reuptake function and barrier integrity were evaluated comparatively in 3D-PT model which created on the microfluidic culture platform. As a result of real-time proliferation analysis, the ED50 of tacrolimus in HK-2 cells was 44.69 µg/ml at 48th hour. The canal designed, created and perfusion was achieved on the platform produced by 3D printing, but HK-2 cells didn’t show any attachment tendency in the canal. In the microfluidic culture platform, a 3D-PT model with perfusion was successfully created. Tacrolimus significantly decreased cell viability in static conditions, 3D-PT model. When the control and tacrolimus-treated experimental groups were compared in the 3D-PT model on the microfluidic culture platform, it was shown that tacrolimus disrupted the 3D-PT structure by reducing ZO-1 and acetylated-α-tubulin immunolabeling. Compared with the control group in the 3D-PT model, tacrolimus impaired the albumin reuptake function. Tacrolimus increased the permeability by disrupted the barrier integrity of PT epithelium, to 155 kDa dextran molecule 2.3-fold and to 20 kDa dextran molecule 1.4-fold compared to the control group. As a result, the real-time ED50 of tacrolimus in HK-2 cells was calculated and a 3D-PT model was created in the perfusable microfluidic plate, and the effect of tacrolimus on 3D-PT was evaluated structurally and functionally under ex vivo conditions. | tr_TR |
dc.description.ozet | Akut böbrek hasarı her yıl dünyada 2 milyon insanın ölümüne neden olan yüksek morbidite ve mortaliteye sahip önemli bir sağlık sorunudur. Akut böbrek hasarının önemli nedenlerinden birisi de ilaçlara bağlı nefrotoksisitedir. Organ transplantasyonu sonrası tedavide bağışıklık baskılayıcı olarak kullanılan takrolimusun nefrotoksik etkisi klinik kullanımını kısıtlamaktadır. Primer olarak proksimal tübül (PT) epitelini hedefleyen nefrotoksisitenin modellenmesinde iki boyutlu (2B) in vitro modeller mikroçevre, polarite, hücre-hücre etkileşimleri ve tübüler akışı sağlayamamakta bu nedenle üç boyutlu (3B) ex vivo modellere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu tez çalışmasında takrolimusun insan proksimal tübül epitel hücreleri (PTEH) üzerindeki gerçek zamanlı antiproliferatif dozunun belirlenip, ilacın etkilerinin ex vivo koşullarda biyomühendislik yaklaşımlarıyla geliştirilen 3B-PT modeli üzerinde yapısal ve fonksiyonel olarak değerlendirilebileceği varsayılmıştır. Takrolimusun antiproliferatif etki dozunun (ED50) belirlenmesi için insan PTEH’e (HK-2) 1x10-1, 1, 1x101, 1x102, 1x103, µg/ml konsantrasyonlarda takrolimus uygulanıp gerçek zamanlı impedans temelli proliferasyon analizi ile değerlendirilmiştir. Üç boyutlu PT modelinin oluşturulması için 3B baskı teknikleri ile bir platform üretilmiş, perfüze edilebilen bir kanal oluşturulmuş ve kanal içine HK-2 hücrelerinin ekimi yapılmıştır. Ayrıca ticari mikroakışkan kültür platformunda 3B-PT modeli oluşturulmuş, HK-2 hücrelerinin ekimi yapıldıktan sonra aralıklı salınım cihazı ile perfüzyon sağlanmıştır. Mikroakışkan kültür platformunda oluşturulan 3B-PT modelinde kontrol ve takrolimus verilen deney gruplarında ZO-1 ve asetillenmiş α tübülin immün işaretlemesi, hücre canlılığı, albümin geri alım işlevi ve bariyer bütünlüğü karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Gerçek zamanlı proliferasyon analizinin sonucunda takrolimusun HK-2 hücrelerindeki ED50’si 48. saatte 44.69 µg/ml olarak bulunmuştur. Üç boyutlu baskı ile üretilen platformda kanal tasarlanmış, oluşturulmuş ve perfüzyon sağlanmıştır ancak HK-2 hücreleri kanal içinde tutunma eğilimi göstermemiştir. Mikroakışkan kültür platformunda ise perfüzyonun sağlandığı 3B-PT modeli başarıyla oluşturulmuştur. Takrolimus statik koşullarda ve 3B-PT modelinde hücre canlılığını anlamlı olarak azaltmıştır. Mikroakışkan kültür platformunda oluşturulan 3B-PT modelinde takrolimusun kontrol grubuna göre ZO-1 ve asetillenmiş α tübülin immün işaretlemesini azaltarak 3B-PT yapısını bozduğu gösterilmiştir. Mikroakışkan kültür platformunda oluşturulan 3B-PT modelinde kontrol grubu ile karşılaştırıldığında takrolimusun albümin geri alım işlevini bozduğu gösterilmektedir. Takrolimus kontrol grubuna göre PT epitelinin bariyer bütünlüğünü bozarak 155 kDa dekstran molekülüne karşı geçirgenliği 2.3 kat ve 20 kDa dekstran molekülüne karşı geçirgenliği 1.4 kat artırmıştır. Sonuç olarak takrolimusun HK-2 hücrelerindeki gerçek zamanlı ED50’si hesaplanmış, mikroakışkan platformunda 3B-PT modeli oluşturulmuş ve takrolimusun 3B-PT üzerindeki etkisi ex vivo koşullarda yapısal ve fonksiyonel olarak değerlendirilmiştir. | tr_TR |