Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorKalyoncu, Ali Fuattr_TR
dc.contributor.authorCömert, Şuletr_TR
dc.date.accessioned2015-10-14T09:58:15Z
dc.date.available2015-10-14T09:58:15Z
dc.date.issued2013tr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/868
dc.description.abstractDrug hypersensitivity reactions (DHR) are important source of morbidity and mortality, therefore they constitute an important health problem. Some particular characteristics in the clinical history may help to predict the outcomes of diagnostic tests. High levels of anxiety has been reported in patients with a history of DHR, however its relationship with the objective test results has never been studied. In this study, we aimed to investigate the anxiety levels of patients with DHR, and the characteristics associated with positive test results. A total of 126 patients admitted to our clinic between November 2012 and April 2013 with a history of DHR. The patients who did not meet the exclusion criteria and accepted participation into the study underwent clinical evaluation, together with the application of ‘Penn State Worry Questionnaire’ (PSWQ) and tests with suspected drugs. The patient group was compared with a group of healthy individuals with regard to PSWQ scores. Patients in whom DHR was confirmed or excluded were compared with regard to their clinical characteristics and the reactions found to be ‘true DHRs’ were compared with the ones which were not. 67 patients were included in the study. The mean+SD age of the patients was 43.5+12.9 years and 73.1% of them were females. A definitive diagnosis of DHR (either proved or excluded) was reached in 50 patients. Male gender (p=0.04), asthma/persistant rhinitis/nasal polyposis (p=0.03), number of reactions (p=0.02), number of reactions with the same drug class (p=0.02), presence of a non-steroidal anti-inflammatory drug (NSAID) reaction in the history (p=0.02) were associated with a positive test result. In the multivariant logistic regression analysis, male gender (p=0.05) and the number of reactions (p=0.03) were associated with positive test results. Mean PSWQ score of the patient group was higher than the control group (p=0.008). With respect to reactions, presence of a drug from NSAID group (p=0.003), time of onset of reaction <1 hour (hr) (p=0.001), presence of rhinoconjuctivitis symptoms (p=0.007), respiratory symptoms (p<0.001), cardiovascular symptoms (p<0.001), symptoms of panic attack (p=0.01), application to the emergency department by ambulance (p=0.01) and resolution time of the reaction <3 hrs (p<0.001) were associated with positive test results. In the multivariant logistic regression analysis, reaction with a drug from NSAID group (p=0.01) and resolution time of the reaction <3 hrs (p=0.001) were associated with positive test results. In the model where only the symptom categories were added, presence of panic reaction symptoms lost its significance. In conclusion, some particular characteristics of the patients and reactions may be associated with positive test results in patients with a history of DHR. These patients tend to have higher levels of anxiety than the healthy controls, but level of anxiety is not associated with the confirmation of drug hypersensitivity. Since panic reaction symptoms may be seen together with the objective symptoms of drug hypersensitivity, a complete clinical work-up is required before deciding whether the reaction is related to panic or a ‘true DHR’.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherTıp Fakültesitr_TR
dc.subjectİlaç hipersensitivitesitr_TR
dc.titleİlaç Hipersensitivitesi ile Başvuran Hastalarda Anksiyete Düzeylerinin Değerlendirilmesi ve Öykünün Doğruluğutr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/doctoralThesisen
dc.callno2013/334tr_TR
dc.contributor.departmentoldGöğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalıtr_TR
dc.description.ozetİlaç hipersensitivite reaksiyonları (İHR), neden oldukları morbidite ve mortalite nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. İHR ile başvuran hastalarda öyküdeki bazı özellikler, tanısal testlerin sonuçları yönünden ipucu sağlayabilir. Önceki çalışmalarda İHR öyküsüyle başvuran hastalarda yüksek anksiyete düzeyleri görülebileceği bildirilmiş, ancak anksiyete düzeyiyle objektif test sonuçları arasındaki ilişki değerlendirilmemiştir. Çalışmamızda, İHR öyküsüyle başvuran hastaların anksiyete düzeylerini değerlendirmeyi ve pozitif ilaç testi sonuçlarıyla ilişkili olabilecek özellikleri belirlemeyi hedefledik. Kliniğimize Kasım 2012-Nisan 2013 tarihleri arasında İHR öyküsüyle başvuran toplam 126 hasta bulunmaktaydı. Bu hastalardan dışlanma kriterlerini taşımayan ve çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara, klinik değerlendirme sonrasında ‘Penn State Endişe Ölçeği’ (PSEÖ) ve ilaç testleri uygulandı. Hasta grubunun PSEÖ skorları, sağlıklı kontrol grubuyla kıyaslandı. İHR tanısı doğrulanan ve dışlanan hastalar ve İHR olduğu doğrulanan veya dışlanan reaksiyonlar özellikleri yönünden karşılaştırıldı. Çalışmaya toplam 67 hasta dahil edildi. Hastaların ortalama+SS yaşı 43.5+12.9 yıl ve %73.1’i kadındı. Elli hastada İHR tanısı doğrulanabildi veya dışlanabildi. Erkek cinsiyette olma (p=0.04), astım/persistan rinit/nazal polip kliniği (p=0.03), reaksiyon sayısı (p=0.02), aynı grup ilaçla reaksiyon sayısı (p=0.02), öyküdeki sorumlu ilacın non-steroidal anti-inflammatuar ilaç (NSAİİ) grubundan olması (p=0.02) pozitif test sonuçlarıyla ilişkiliydi. Çoklu lojistik regresyon analizinde ise, erkek cinsiyet (p=0.05) ve reaksiyon sayısı (p=0.03) pozitif test sonuçlarıyla ilişkiliydi. PSEÖ skorları, hasta grubu ve kontrol grubu arasında anlamlı olarak farklı bulundu (p=0.008). Reaksiyondaki şüpheli ilacın NSAİİ olması (p=0.003), reaksiyon başlangıç süresinin <1 saat (st) olması (p=0.001), rinokonjonktivit (p=0.007), solunumsal (p<0.001), kardiyovasküler (p<0.001), panik reaksiyon semptom (p=0.01) varlığı, ambulansla acil servis başvurusunun olması (p=0.01) ve reaksiyonun iyileşme süresinin <3 st olması (p<0.001) pozitif test sonuçlarıyla ilişkili bulundu. Çoklu lojistik regresyon analizinde ise, şüpheli ilacın NSAİİ (p=0.01) ve reaksiyonun iyileşme süresinin <3 st olması (p=0.001) pozitif test sonuçlarıyla ilişkiliydi. Sadece semptomlara dayalı analizde, panik reaksiyon semptom varlığının anlamını yitirdiği tespit edildi. Sonuç olarak, İHR öyküsüyle başvuran hastalarda, hasta ve reaksiyonlara özgü bazı özellikler pozitif test sonuçlarıyla ilişkili olabilir. Bu hastalar, sağlıklı kontrollere kıyasla daha yüksek anksiyete düzeylerine sahip olma eğilimindedir ancak, bu durum İHR tanısının doğrulanmasıyla ilişkili değildir. Panik reaksiyon semptomlarıyla objektif İHR semptomları içiçe görülebileceğinden, panik reaksiyon veya ‘gerçek İHR’ kararını verebilmek için, öykü, fizik muayene, cilt testleri ve provokasyon testlerinden oluşan tam tanısal yaklaşım algoritması uygulanması gereklidir.tr_TR
dc.subtypemedicineThesis


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster