Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorÖzçelik, Hüseyin
dc.contributor.authorKuyrukcu, Dilek
dc.date.accessioned2025-02-20T08:54:37Z
dc.date.issued2025-01
dc.date.submitted2025-02
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11655/36531
dc.description.abstractThe relationship between humans and nature has never been as important as it is today. Factors such as rapid urbanization and the influence of technology on every aspect of life following the Industrial Revolution, along with the spread of consumer culture driven by capitalism, have profoundly transformed human existence. This change, which began with industrialization, has confined people to concrete structures, trapping them in shopping malls and closed offices, distancing them from natural life. This is not merely a physical separation but also a weakening, or even a complete severance, of the deep bond humans have with nature, of which they are a part. Among the various initiatives and efforts to reconnect humans with nature, art emerges as a significant tool with its unique language. This study examines the profound relationship between humans and nature through the lens of mushroom formsin the context of visual arts. The research aims to contribute to modern humans' efforts to reconnect with nature through art. The study conducts a comprehensive review of written and visual literature to explore the impact of mushrooms on artistic expression and their place and meaning in different cultures through an ethnomycological approach. The cultural and artistic influences of mushrooms are investigated across a broad spectrum, from their roles in human life, their importance in culinary culture, and their hallucinogenic properties to their everyday uses. Throughout this research process, it has been observed that nature, natural forms, and mushrooms, as the subject of study, have inspired artists throughout art history. The relationship between art and nature has been examined through mushroom forms. The strong bond between humans and nature has been a vital source of inspiration for artists' creativity throughout human v history. From the Paleolithic period to contemporary art practices, nature and its structures have been at the center of artistic expression. In different periods and movements of art history, the relationship between nature and art has manifested in various forms. Artists have always drawn inspiration from nature and incorporated it into their works. Even the most abstract art forms are fundamentally inspired by nature, and no matter how far art strays from depiction, its deep connection with nature remains intact, growing stronger over time. This research demonstrates that nature is a unique source of inspiration for artists and that the relationship between art and nature has evolved throughout history, manifesting in different forms. Natural forms and structures, particularly mushrooms, enrich artistic expression and nurture artists' creativity. It is anticipated that artists inspired by nature and the multifaceted nature of mushrooms will increasingly turn to these natural structures in the future, further diversifying artistic expression. In the practical section shaped by theoretical research, the lamellar structures of various mushroom species have been used as inspiration, particularly the characteristic black-and-white color transitions of Coprinopsis lagopus(Ink Cap), a member of the Psathyrellaceae family. The ceramic works produced highlight the rhythm and movement created by the repetition of mushroom gills, along with mathematical patterns, interpreting these hidden structural forms with an aesthetic approach. Additionally, spore prints were taken to transform the natural reproductive cycle of mushrooms into an artwork, presented as a separate series. This approach reveals the hidden aesthetics of the natural cycle and the reproductive process of mushrooms without human intervention. The artworks resulting from the research and application process reflect the importance and attention artists give to natural details, showcasing their ability to observe nature, discover unnoticed intricacies, and make them visible. These works are a continuation of the tradition that sees nature as a source of inspiration, expressing a deep interest, respect, and love for nature and the natural world. They offer viewers the opportunity to explore the beauty of nature, question their relationship with it, and reflect on nature. vi This research demonstrates that art is not only a field influenced by nature but also a force that, through its actions, influences nature and transforms humans' relationship with it. The study emphasizes the cultural significance of mushrooms from an ethnomycological perspective while aesthetically revealing their hidden details, inviting modern humans to discover the overlooked beauty of nature. Inspired by Hubert Reeves' statement, "We are at war with nature; if we win, we lose," this study aims to extend a hand of peace to nature through contemporary ceramic arttr_TR
dc.publisherGüzel Sanatlar Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectİnsan-Sanat-Doğa İlişkisitr_TR
dc.subjectEtnomikolojitr_TR
dc.subjectMantar Formlarıtr_TR
dc.subjectMantar Lamelleritr_TR
dc.subjectÇağdaş Seramik Sanatıtr_TR
dc.subject.lcshN- Güzel sanatlartr_TR
dc.titleDoğadan Etkilenimin Sanat Yapıtlarına Dönüşümüne Mantar Formları Üzerinden Alternatif Bir Bakıştr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/doctoralThesistr_TR
dc.description.ozetİnsanın doğa ile olan ilişkisi hiçbir dönemde günümüzde olduğu kadar önemli olmamıştır. Sanayi devrimiyle birlikte hızla artan kentleşme ve teknolojinin yaşamın her alanını etkilemesi, kapitalizmle birlikte yaygınlaşan tüketim kültürü gibi etmenler, insan yaşamını köklü bir biçimde değiştirmiştir. Sanayileşme ile başlayan bu değişim, insanları beton yapılara sıkıştırmış, doğal yaşamdan uzak alışveriş merkezlerine, kapalı ofislere mahkûm etmiş, doğadan uzaklaştırmıştır. Bu sadece fiziksel bir uzaklaşma değildir. Aynı zamanda insanın parçası olduğu doğa ile kurduğu derin bağın zayıflaması, hatta tamamen kopmasıdır. Doğadan uzaklaşan insanın doğa ile yeniden bağ kurması için ortaya çıkan çeşitli girişim ve çabaların arasında sanat, kendine özgü diliyle önemli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma raporu, insanın doğayla olan köklü ilişkisini mantar formları üzerinden görsel sanatlar açısından incelemektedir. Araştırma, sanat aracılığıyla modern insanın doğayla yeniden bağ kurma çabasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmada, kapsamlı yazılı ve görsel literatür taraması yapılarak mantarların sanatsal ifade üzerindeki etkisi, etnomikolojik bir yaklaşımla farklı kültürlerdeki yeri ve anlamı incelenmiştir. Mantarların, insan yaşamındaki rolleri, mutfak kültüründeki öneminden halüsinojenik özelliklerine ve gündelik yaşamdaki kullanımlarına kadar geniş bir yelpazede kültürel ve sanatsal etkileri temel alınarak araştırılmıştır. Bu araştırma sürecinde, doğanın, doğal formların ve çalışma konusu olan mantarların sanat tarihi boyunca sanatçılara ilham kaynağı olduğu görülmüş, sanat ve doğa ilişkisi mantar formları üzerinden incelenmiştir. İnsan ve doğa arasındaki güçlü bağ, insanlık tarihi boyunca sanatçıların yaratıcılıklarını besleyen önemli bir kaynaktır. Paleolitik dönemden başlayarak ii günümüz çağdaş sanat uygulamalarına kadar, doğa ve doğada yer alan yapılar sanatsal ifadenin merkezinde yer almaktadır. Sanat tarihinin farklı dönemlerinde ve akımlarında doğa ve sanat arasındaki ilişki farklı biçimlerde kendini göstermiştir. Sanatçılar her zaman doğadan esinlenmiş ve eserlerinde doğaya yer vermiştir. En soyut sanat formlarının bile özünde doğaya öykündüğü, tasvirden ne kadar uzaklaşılırsa uzaklaşılsın sanatın doğayla olan derin bağının kopmadığı, aksine bu bağın zaman içinde güçlenerek devam ettiği görülmektedir. Bu araştırma, doğanın sanatçılar için eşsiz bir ilham kaynağı olduğunu sanat-doğa ilişkisinin tarih boyunca evrimleşerek farklı formlarda kendini gösterdiğini ortaya koymaktadır. Doğal formlar ve yapılar, özellikle de mantarlar, sanatsal ifadenin zenginleşmesine katkıda bulunarak, sanatçıların yaratıcılığını beslemektedir. Doğadan, mantarların çok yönlü doğasından ilham alan sanatçıların gelecekte bu doğal formlara daha fazla yöneleceği ve bu etkileşimin sanatsal çeşitliliği artıracağı öngörülmektedir. Teorik araştırmalar sonucunda şekillenen uygulama bölümünde, farklı mantar türlerinin lamel yapılarından esinlenilmiş, özellikle Psathyrellaceae ailesine mensup Coprinopsis cinsi mantarlardan biri olan “Coprinpsis lagopus” (Hürmüz dobelen) mantarının karakteristik siyah-beyaz renk geçişleri ilham kaynağı olarak kullanılmıştır. Üretilen seramik eserlerde, çeşitli mantarların lamellerinin tekrarlarının oluşturduğu ritim ve hareketle birlikte matematiksel örüntüler öne çıkarılmış, bu gizli kalmış strüktürel yapılar estetik bir yaklaşımla yorumlanmıştır. Bununla birlikte, mantarların doğal üreme döngüsünü bir sanat eserine dönüştürme amacıyla spor baskılar alınmış ve bu baskılar ayrı bir çalışma serisi olarak sunulmuştur. Bu yaklaşımda insan müdahalesi olmaksızın, doğal döngünün ve mantarların üreme sürecinin yarattığı gizli estetik ortaya çıkarılmıştır. Araştırma ve uygulama süreci sonunda ortaya çıkan eserler, sanatçıların doğal detaylara verdikleri önemi ve dikkati yansıtırken, doğayı gözlemleyerek fark edilmeyen ayrıntıları keşfetme ve görünür kılma becerilerini de ortaya koymaktadır. Bu eserler, sanatın doğayı ilham kaynağı olarak gören geleneğin devamı, doğaya ve doğal olana karşı duyulan derin ilgi, saygı ve sevginin bir ifadesidir. Eserler, izleyicisine doğanın güzelliklerini keşfetme, doğayla olan ilişkisini sorgulama ve doğa üzerine düşünme fırsatı sunmaktadır. iii Bu araştırma, sanatın sadece doğadan etkilenen bir alan olmadığını, aynı zamanda eylemleriyle doğayı etkileyen ve insanların doğayla olan ilişkisini dönüştüren bir güce sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma, etnomikolojik perspektiften mantarların kültürel önemini vurgularken, onların gizli kalmış detaylarını estetik bir biçimde görünür kılarak, modern insanı doğanın göz ardı edilen güzelliklerini keşfetmeye davet etmektedir. Hubert Reeves'in 'Doğa ile savaş halindeyiz, kazanırsak kaybedeceğiz' sözünden hareketle bu çalışma raporu, çağdaş seramik sanatı aracılığıyla doğaya uzatılan bir barış eli olmayı hedeflemektedir.tr_TR
dc.contributor.departmentSeramik ve Camtr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2025-02-20T08:54:37Z
dc.fundingYoktr_TR
dc.subtypeproficiencyinarttr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster