Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorGÖKÇEOĞLU, CANDAN
dc.contributor.authorÖZCAN, ADEM KÜRŞAT
dc.date.accessioned2024-10-07T08:17:07Z
dc.date.issued2024
dc.date.submitted2024-06-04
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11655/35815
dc.description.abstractThe destructive earthquakes centered in Kahramanmaraş on February 6, 2023, resulted in over 50,000 casualties and damage to more than 500,000 buildings. Termed as the "Disaster of the Century" and affecting Türkiye and Syria, the most severely impacted area was the Amanos Mountains. This study aims to understand the influence of geological and geomorphological features on building damages using Pearson correlation and binary logistic regression analysis (AUC=0.658) on 331,061 building data in the region. The research reveals a quantitative relationship between altitude and building damage. It was observed that buildings within the range of 100-200 meters exhibited the highest damage rate (38.1%), whereas damages significantly decreased (below 25%) for buildings located above 600 meters in altitude. Similarly, a strong correlation between slope and damage was found; buildings on flat terrain (0-10 degrees) showed a damage rate of 27.91%, which consistently decreased with increasing slope. Aspect also played a significant role, with buildings facing east exhibiting the highest damage rate (33.11%). Moreover, significant effects of different lithology classes on the rates of damaged buildings were identified. The proximity parameter to ruptured fault surfaces also influenced damage severity, with very high damage rates observed up to 4,800 meters. It was understood that this parameter was effective up to 10,000 meters, with a gradual decrease in effectiveness between 4,800 and 10,000 meters. These findings underscore the importance of integrating geological and geomorphological factors into urban planning and risk reduction strategies in high seismic risk areas. By providing valuable insights into the complex interaction between geological and geomorphological features and building vulnerability, this study offers significant contributions to post-earthquake site selection and seismic risk management.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherFen Bilimleri Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subject6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleritr_TR
dc.subjectAmanos Bölgesitr_TR
dc.subjectbina hasar değerlendirmesitr_TR
dc.subjectkırılganlıktr_TR
dc.subjectjeolojitr_TR
dc.title6 ŞUBAT 2023 DEPREMLERİNDE AMANOS'TAKİ YERLEŞİMLERDE OLUŞAN BİNA HASARLARININ JEOLOJİK-JEOMORFOLOJİK PARAMETRELERLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİtr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozet6 Şubat 2023'te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli yıkıcı depremler, 50.000'den fazla can kaybına ve 500.000'den fazla binanın hasar görmesine neden olmuştur. Türkiye ve Suriye’de etkili olan ve “Asrın Felaketi” olarak nitelenen bu depremlerde en çok etkilenen bölge Amanoslar olmuştur. Bu çalışma, bölgedeki 331.061 bina verisi üzerinde Pearson korelasyon ve ikili lojistik regresyon analizi (AUC=0.658) kullanarak, jeolojik ve jeomorfolojik özelliklerin bina hasarları üzerindeki etkisini anlamayı amaçlamaktadır. Yapılan çalışmada yükselti ile bina hasarı arasında niceliksel bir ilişki ortaya konulmuştur. 100-200 metre arasındaki binaların en yüksek hasar oranına (%38,1) sahip olduğu, 600 metre rakım üzerindeki binalarda ise hasarın önemli ölçüde azaldığı (%25'in altına) gözlemlenmiştir. Benzer şekilde, eğim ve hasar arasında güçlü bir korelasyon bulunmuştur; düz arazilerde (0-10 derece) yer alan binaların hasar oranı %27.91 iken, eğim arttıkça hasar oranı düzenli olarak azalmıştır. Bakı da önemli bir rol oynamış, doğu yönüne bakan binaların en yüksek hasar oranına (%33.11) sahip olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, farklı litoloji sınıflarının hasar görmüş bina oranları üzerinde önemli etkileri olduğu tespit edilmiştir. Kırılan fay yüzeylerine yakınlık parametresi de hasar şiddetini etkilemiş, 4.800 metreye kadar çok yüksek hasar oranları gözlemlenmiştir. Bu parametrenin 10.000 m’ye kadar etkili olduğu, 4.800 ile 10.000 metre arasında ise bu etkinin kademeli olarak azaldığı anlaşılmıştır. Bu bulgular, deprem riski yüksek bölgelerde jeolojik ve jeomorfolojik faktörlerin kentsel planlama ve risk azaltma stratejilerine entegre edilmesinin önemini vurgulamaktadır. Çalışma, jeolojik ve jeomorfolojik özellikler ile bina kırılganlığı arasındaki karmaşık etkileşimi anlamaya yönelik değerli bilgiler sunarak, deprem sonrası yerleşim yeri seçiminde ve sismik risk yönetimi açısından önemli katkılar sağlamıştır.tr_TR
dc.contributor.departmentJeoloji Mühendisliğitr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2024-10-07T08:17:07Z
dc.fundingYoktr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster