Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorTeke, Kamil
dc.contributor.advisorSimav, Mehmet
dc.contributor.authorAkpınar , İlyas
dc.date.accessioned2022-04-01T07:50:22Z
dc.date.issued2021
dc.date.submitted2021-12-17
dc.identifier.citationAPAtr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/26036
dc.description.abstractThe Earth’s gravity field can be measured with a certain resolution and accuracy using absolute and relative gravimeters installed on a stationary (static) or moving (mobile) base ground, airborne and spaceborne platform. Each gravimetry method has its own advantages and disadvantages in terms of observable signal magnitude, resolution, coverage, and cost. Static terrestrial gravimetry performed with free-fall absolute gravimeters and spring-based relative gravimeters is a far superior technique in terms of accuracy and magnitude of the observable signal, but it is time consuming compared to mobile and band-limited airborne, seaborne, and satellite gravimetry methods. Terrestrial gravimetry contains the full spectrum of the Earth’s gravity field i.e., short, medium, and long-wavelength information due to the spatial proximity to the masses causing gravitation. The moving observation platform used in the mobile airborne, seaborne and satellite gravimetry can acquire data with a particular speed and from a certain height (except for the sea), the corresponding gravity field solutions are adversely affected by relatively high speeds of the moving platforms as well as the ill-posed downward continuation operation (except the sea). The mobile airborne and shipborne gravimetry lie between the terrestrial and satellite gravimetry and aim to compensate for the weaknesses of both. Satellite gravimetry has a global coverage and provides long-wavelength gravity field information. Theoretically, it is possible to collect gravity data on the Earth surface using a mobile gravimetric system to be placed on a land vehicle with lower speed and without any interruption. This may provide quite similar precision to classical terrestrial techniques but with much higher resolution and shorter data collection duration. In the thesis, a mobile terrestrial gravimetry system prototype has been developed that can reveal these potential advantages. The developed system based on the integration of Strapdown Inertial Measurement Unit (SIMU) and Global Navigation Satellite Systems (GNSS) has been tested on a 45-km long route consisting of 23 ground control points in Ankara province. The SIMU/GNSS integration is implemented using a loosely-coupled closed-loop Extended Kalman Filter (EKF) with 18 state vectors. The vertical gravity disturbance is augmented to the system state vector as a stochastic process similar to the inertial sensors’ errors. The terrestrial static gravity observations and zero-velocities at the start and end points along with GNSS position and velocity solutions have been introduced to EKF as observations. EKF solutions in the forward direction in time have been smoothed by the Rauch–Tung–Striebel (RTS) method. The closure errors have been determined by comparing the gravity disturbance estimates from mobile gravimetry with the corresponding high-precision gravity disturbance values at the ground control points. The preliminary results show that vertical gravity disturbance can be obtained with a mean accuracy of 4.2 ± 2.1 mGal using terrestrial mobile gravimetry method. The non-availability of zero-velocity and gravity measurement updates at intermediate control points between the departure and arrival, GNSS outages in the urban areas, unexpected problem in the SIMU temperature stabilization, stochastic models and EKF parameters used in the analysis can be listed as the possible causes of the closure errors. It is possible to say that the differences are slightly higher especially at the control points located in the urban areas where the GNSS outages are experienced. The internal temperature of the SIMU has changed by about 8°C from the beginning to the end of data collection, which may cause drift in the gravity solutions due to the temperature-dependent accelerometer bias. Moreover, the EKF estimations of SIMU sensor errors grow rapidly since the GNSS measurement updates have not been applied due to signal outages which may affect the gravity solutions. It is planned to repeat the test after fixing up the problem in the SIMU temperature stabilization system, improve the analysis software used in the study in order to implement zero-velocity and gravity measurement updates at intermediate points, test different stochastic models and tune EKF parameters used in the analysis, and integrate additional sensors such as odometer and multi-antenna GNSS receiver.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherFen Bilimleri Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectMobil gravimetritr_TR
dc.subjectAnalitik ataletsel navigasyon sistemitr_TR
dc.subjectKüresel navigasyon uydu sistemleritr_TR
dc.subjectSIMU/GNSS entegrasyonutr_TR
dc.subjectGenişletilmiş kalman filtresitr_TR
dc.subjectGravite bozukluğutr_TR
dc.titleSımu ve Gnss Ölçülerinin Entegrasyonuna Dayalı Mobil Yersel Gravimetritr_TR
dc.title.alternativeMobıle Terrestrıal Gravımetry Based On The Integratıon Of Sımu And Gnss Measurementstr_en
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozetYer gravite alanı; mutlak ve bağıl gravimetreler kullanılarak yerden, havadan ve uzaydan belirli bir çözünürlük ve doğrulukla, durağan (statik) veya hareketli (mobil) olarak gözlemlenebilmektedir. Her bir gravimetri yönteminin gözlenebilir sinyal büyüklüğü, çözünürlük, kapsama alanı ve maliyet açısından birbirlerine göre üstün ve zayıf tarafları bulunmaktadır. Serbest düşüş ilkesine dayalı mutlak gravimetre ve yaylı bağıl gravimetrelerle gerçekleştirilen statik yersel gravimetri, doğruluk ve gözlemlenebilir sinyalin büyüklüğü açısından çok daha üstün bir teknik olmakla birlikte, mobil ve bant-sınırlı hava, deniz ve uydu gravimetrisi yöntemlerine kıyasla zaman alıcıdır. Yersel gravimetri, çekim kaynağına yakınlık nedeniyle gravite alanının kısa, orta ve uzun dalga boyuna ait tüm bilgiyi içermektedir. Mobil hava, deniz ve uydu gravimetrisinde hareketli platformalar (uçak, bot, uydu vb.) belirli bir hızda ve belirli bir yükseklikten (deniz hariç) gözlem yapabildiğinden, gravite alanı çözümleri platformun göreceli yüksek hızından ve bunun yanında ters ve kötü konulmuş aşağı yönlü uzanım işleminden (deniz hariç) olumsuz yönde etkilenmektedir. Mobil hava ve deniz gravimetrisi, yersel ve uydu gravimetrisi arasında yer alan ve her ikisinin de zayıflıklarını telafi etmeyi amaçlayan bir tekniktir. Uydu gravimetresi ise küresel kapsama sahiptir ve gravite alanının uzun dalga boylu bileşenine ait bilgi sağlamaktadır. Teorik olarak, kara aracına yerleştirilecek mobil bir gravimetrik sistemle; yeryüzü üzerinde, düşük hızda ve kesintisiz olarak, ancak statik yersel tekniklere yakın doğrulukta fakat çok daha yüksek çözünürlükte ve daha kısa sürede gravite verisi toplanabilmesi mümkündür. Tez çalışmasında, söz konusu bu potansiyel avantajları ortaya çıkarabilecek mobil bir yersel gravimetri sistemi prototipi geliştirilmiştir. Analitik Ataletsel Navigasyon Sistemi (SIMU) ve Küresel Navigasyon Uydu Sistemleri (GNSS) entegrasyonuna dayalı olarak geliştirilen sistem, Ankara ili sınırları içerisinde yaklaşık 45 km uzunluğundaki 23 yer kontrol noktasından oluşan güzergâh üzerinde test edilmiştir. SIMU/GNSS entegrasyonu; 18 durum vektörlü, gevşek bağlamalı-kapalı döngü genişletilmiş Kalman filtresi (EKF) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Düşey yöndeki gravite bozukluğu, ataletsel sensör hatalarına benzer şekilde sistem durum vektörüne stokastik süreç olarak eklenmiştir. GNSS konum ve hızlarının yanında, başlangıç ve bitiş noktalarındaki yersel statik gravite gözlemleri ile sıfır-hızlar ilave gözlem olarak EKF’ye tanıtılmıştır. İleri yönlü EKF durum vektörü çözümleri Rauch–Tung–Striebel (RTS) yöntemi ile yumuşatılmıştır. Mobil gravimetri ile kestirilen gravite bozukluğu değerleri, yer kontrol noktalarındaki hassas gravite bozukluğu değerleri ile karşılaştırılarak kapanma hataları belirlenmiştir. İlk sonuçlara göre, yersel mobil gravimetri yöntemiyle ortalama 4.2 ± 2.1 mGal doğrulukla düşey gravite bozukluğu üretilebildiği görülmüştür. Kapanma hatalarının nedenleri arasında; başlangıç ve bitiş hariç ara kontrol noktalarda sıfır-hız ve gravite ölçü güncellemesi yapılmaması, belirli alanlarda GNSS kesintisi, SIMU sıcaklık stabilizasyonunda yaşanan beklenmedik sorun, analizde kullanılan stokastik modeller ve EKF parametrelerini sıralamak mümkündür. Özellikle GNSS kesintilerinin yaşandığı şehir içindeki kontrol noktalarında farkların bir miktar daha fazla çıktığını söylemek mümkündür. Veri toplamanın başlangıcından sonuna kadar SIMU iç sıcaklığında yaklaşık 8°C değişim meydana gelmiştir. Sıcaklık değişimi, ivmeölçer atımlarının artmasına dolayısıyla gravite çözümlerinde sürüklenme etkisinin görülmesine neden olmaktadır. Bunun yanında, GNSS kesintileri nedeniyle ölçü güncellemesi yapılamadığından SIMU sensör hatalarının EKF kestirimlerindeki hatalar büyümekte, gravite çözümlerine olumsuz yönde etki etmektedir. Bundan sonraki aşamada; SIMU sıcaklık stabilizasyon sistemindeki hatanın giderilerek testlerin yenilenmesi, uygulamada kullanılan yazılımın ara noktalarda sıfır-hız ve gravite ölçü güncellemesi yapabilecek şekilde iyileştirilmesi, analizlerde farklı stokastik modellerin denenmesi ve EKF parametrelerinin yeniden ayarlanması, sisteme odometre, çoklu GNSS anteni vb. gibi ilave sensör entegrasyonlarının yapılması planlanmaktadır.tr_TR
dc.contributor.departmentGeomatik Mühendisliğitr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2022-04-01T07:50:22Z
dc.fundingYoktr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster