dc.description.abstract | Kendini değiştirmenin ne kadar güç olduğunu düşünürsen, başkalarını değiştirmede şansının ne kadar az olduğunu anlarsın. Voltaire
Doğum günleri, bireyler açısından olduğu kadar ve belki de onlardan daha fazla, kurumlar için önemlidir. Kurumsallaşmanın sancılı ve kimi zaman şiddet ve tasfiyelere kadar varan gelgitlerle yaşandığı süreçlerden geçere- ağır aksak ilerlediği; süreklilik, geleneksellik, liyakat, değerbilirlik ve güvenilirlik gibi kavramlara yeterli önemin atfedilmediği bir toplumsal yapıda, bu durum daha da büyük bir hayatiyet kazanmaktadır. Söz konusu toplum- yapı Türkiye, bahsi geçen kurumsallaşma süreci de eğitim sistemimiz ve üniversiteler olduğunda meramımız belki daha kolay anlaşılabilir.
Türkiye'deki üniversite sisteminin geçmişi, Batı dünyasıyla karşılaştırıldığında, oldukça yenidir. YÖK verilerine göre, 2017 yılında Türkiye'deki devlet ve vakıf üniversitelerinin toplam sayısı 184'e ulaşmıştır (yok.gov.tr). Sayısal anlamda son on yıllarda yaşanan bu muazzam gelişmeye rağmen (bu gelişme hızının nedenlerini ve ortaya çıkardığı sonuçları tartışmaya burada girmiyoruz), bırakalım 7-8 yüzyıllık geçmişe sahip Batı kökenli efsanevi muadil kurumlan, Türkiye'deki en köklü ve prestijli üniversitelerin kesintisiz tarihi 100 yıla bile yaklaşmaktan uzaktır. Ülkemizdeki en eski (kendine özgü) üniversite geçmişine sahip gözüken İstanbul Üniversitesi'ni dışarıda tutarak, Ankara Üniversitesinin kuruluşunun üzerinden 71, ODTÜ'nün 61, Boğaziçi Üniversitesinin ise henüz 46 yıl geçtiğini anımsatırsak, içinde yer aldığı üniversiteyle birlikte aynı yıl doğum gününü kutlayan bir akademik birimin yerel kurumsal tarih açısından önemi, daha açık olarak ortaya çıkar.Sözü biraz dolandırarak da olsa Hacettepe Ekonomi/İktisat Bölümünün 50. kuruluş Yıldönümünün önemine getirmeye çalışıyoruz. Kuruluşununüzerinden yarım asır geçmiş olan üniversitelerin sayısının bir elin parmaklarıyla sınırlı olduğu bir ülkede, kuruluşunun 50. yılını kutlayan bir akademik bölüm olmak önemlidir ve üzerinde düşünülmeyi hak etmektedir. Bu kitabın temel amaçlarından birisi de budur: Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümünün 50. kuruluş yılının ne anlama geldiğini ana hatlarıyla sorgulamak. Bunu yaparken de, doğrudan bir inceleme/araştırmaya girişmektense kurumun oluşumuna ve gelişimine katkıda bulunan temel unsurların/öznelerin görüşlerine başvurmayı tercih ediyoruz. Dolayısıyla, bu çalışmadan ortaya çıkan temel bulgular, kitabın derleyenlerinin öznel görüşleri olmaktan çok, kolektif bir çabanın ürünü olarak ele alınmayı bekliyor.
Bu çalışmanın amaçlarından bir diğerini de, yukarıda değindiklerimizle bir miktar çelişir gibi gözüken bir ifadeyle, Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümünün kurumsallaşma çabalarına bir katkı olarak da dile getirmemiz mümkündür. Evet, Hacettepe İktisat ülkedeki en eski ve köklü akademik kurumlardan biridir. Ancak gerek ülke gerekse üniversite düzeyindeki kurumsallaşma süreçlerinde karşılaşılan sorunlardan da bütünüyle bağımsız değildir. Farklı bir anlatımla, ulusal düzeyde ve karşılaştırmalı olarak oldukça gelişkin bir kurum olmakla birlikte, uluslararası düzeyde henüz olgunlaşma aşamalarına yeni yeni ulaşan bir akademik kurum olarak gözükmektedir. Bu çerçevede, kayıtlara geçen veya arşivlenmiş belge ve bilgilere bile erişme konusunda çeşitli güçlüklerle karşılaşılabilmekte ve bu güçlükler de sağlıklı bir kurum tarihinin ortaya çıkartılmasını engelleyebilmektedir. Biz, bu çalışmayla. kurumun 50 yıllık geçmişinin genel bir bilançosunu çıkartmayı hedeflemekteyiz. Bunu bir yandan kurumda görev almış öğretim üyelerinin ve mezunlarının görüşlerinden, diğer yandan da elimizdeki mevcut bilgilerin derlenmesinden hareketle yapmaya çalışıyoruz. Bu bilançonun "eksiksiz" ve kurumsal tarihin "tüm yönlerini" kapsayıcı tarzda olduğu iddiasını taşımıyoruz. Aksine bu çalışmanın farklı alanlarda tespit edebildiğimiz eksikliklerin: yetersizliklerini yeri geldiğinde belirtmekten kaçınmıyoruz. Yine de, gelecek nesiilerin ve derinlemesine yürütülecek ileri düzeydeki çalışmaların kullanılabileceği toplu bir malzeme oluşturma hedefine sahip olduğumuzu belirtebiliriz. Ek olarak, kurumu oluşturan öznelerin bir kısmını bu kitap çerçevesinde bir araya getirerek ortak bir kurum kültürünün oluşumuna da katkı sunmayı hedefliyoruz.
Bu noktada çalışmanın kısıtları üzerinde kısaca durmamız yararlı olabilir. öncelikle böylesi bir çalışmanın ilk taslağının az sayıdaki insanla bir- _»:e oluşturulmaya başlandığı günler ile kitabın ortaya çıkışı arasında 9 ay z z bu kapsamdaki bir çalışma için oldukça kısa olarak nitelendirilebilecek :.: surenin geçtiğini belirtmemiz gerekir. Kitabın, Bölümün 50. kuruluş yılı : Lan 2017 sonlanmadan baskıya verilme çabası ve isteği, hem kimi belgelere ulaşabilmemizi sınırlamış, hem de yeterince görüş alabilmemizi zorlaştırmıştır. Buna rağmen, derlediğimiz görüş ve belgelerin başlangıç öngörüle- -ımizin çok ötesine geçtiğini belirtmeden ilerlemeyelim. Daha geniş bir zaman diliminde çalışma fırsatına sahip olabilseydik ("Türkün aklı sonradan ir .ır atasözü bize özgü kurumsal sorunları özetler ve bizlerin de bu kalıtsal 5orunlardan azade olmadığımızı gösterir niteliktedir), muhtemeldir ki bu- îunkünden daha kapsamlı ve daha sağlıklı, mükemmel bir belge kümesine Yaşabilir, aktarılan görüşleri daha fazla çeşitlendirebilirdik. Neyse, "zararın neresinden dönülse kârdır."
İkinci kısıtımız kuruma katkıda bulunmuş akademiklere ve mezunlarımıza yönelik yaptığımız yazı/görüş iletme çağrılarıyla ilgilidir. Akademik- İere/Hocalarımıza yönelik çağrımız toplamın tamamına değilse bile önemli bir kesimine ulaşırken, mezunlara yönelik çağrımız sınırlı iletişim kanalları nedeniyle toplamın ancak çok sınırlı bir kesimine ulaşabilmiştir. Buna rağmen, ilerleyen bölümlerde okuyacağınız gibi, çalışmanın ana gövdesini oluşturan 80 civarında farklı hoca ve mezun görüşü/yazısı buraya yansıyabilmiş- tir. Bu görüşler niceliksel anlamda belki "büyük resmi" göstermekte yetersiz kalabilir. Yine de, genel eğilimleri yansıtması açısından yeterli olabileceği görüşündeyiz.
Bu çerçevede çağrılarımız doğrultusunda bize gönderilen yazıların tamamının, yazıma yönelik ufak düzenlemeler hariç olmak üzere, neredeyse hiç bir müdahaleye uğramadan kitaptaki yerlerini aldığını belirtelim. Dolayısıyla bu kitap ve ortaya çıkan genel değerlendirme sadece bizlerin değil, tüm katkıda bulunanların ortak ürünü olarak görülmelidir. Kısaca, bize gelen yazılar olmasaydı bu kitap da olmazdı. Kitap, 50 yılda kurumun akademik anlamda nereden nereye geldiğini değerlendiren sonuç yazısıyla son buluyor. Bu kapsamda ünlü düşünür Voltaire'in bu Sunuşun başlangıcında alıntıladığımız sözleri insanın aklına bir kez daha geliyor. Değişimin kabulü, sadece insanlar açısından değil, kurumlar açısından da "değiştirme olasılığının" olmazsa olmazı gibi gözüküyor. Bu açıdan bakıldığında, kurumun ilk 50 yılındaki değişim serüveninin önümüzdeki 50 yıllarda da devam edeceğini söyleyebiliriz. Ama önce bitirmekte olduğumuz ilk 50 yılın hikayesine geri dönelim | tr_TR |