Show simple item record

dc.contributor.advisorVargel, İbrahim
dc.contributor.authorAnıl, Belemir Nermin
dc.date.accessioned2022-10-20T10:57:17Z
dc.date.issued2022
dc.date.submitted2022-09-09
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/26986
dc.description.abstractThe Human Leukocyte Antigen (HLA- Human Leucocyte Antigen) has an extremely complex morphology. This complex structure is an important factor that causes incompatibility between the patient and the donor, especially when it comes to some organ transplants, such as kidneys. The more compliance there is at the HLA loci, the less the risk of rejection and the amount of immunosuppressants to be used. The Panel Reactive Antibody (PRA) test is a test that allows the identification of anti-HLA antibodies found in the patient's serum. In patients on the renal waiting list, the presence of anti-HLA antibodies formed in the patient's serum causes hyperacute and acute rejection in the patient. The success of transplantation of PRA positive patients is lower than that of PRA negative patients. In this study, 24 patients who came to the Tissue Typing Laboratory of Deckapı Yıldırım Beyazıt Training and Research Hospital between 2012 and 2022 and were diagnosed with chronic renal failure (CRF) and were eligible for the study were selected. T lymphocytes are involved in kidney transplantation as immune regulators. T lymphocytes, which interact with antigen-presenting cells, stimulate T cells through signals. The most important signal is obtained from the contact of the T-cell receptor CD3 with a major histocompatibility complex (MHC). However, other signaling molecules expressed on T cells also affect the differentiation and activation of T cells into regulatory or effector cells. These activated T cells are involved in initiating and maintaining the rejection of the transplanted organ. However, the clinical significance of T lymphocyte subgroups and HLA-DR positive cells found in the blood of kidney transplant patients still remains unclear. In this study, antibodies of 9 PRA positive patients were determined. Natural killer cells (Natural Killer, NK), T-lymphocytes, B lymphocytes, the activation of the determination of Phase, Flow Cytometry device (Beckman Coulter Navios-model, USA), HLA-DR, CD3, CD4, CD8, CD16, CD56, CD25 CD127, CD45, CD57, CD19 lymphocyte markers was determined using the profile. This profile was decoupled according to the tissue type of the patients and their subgroups within themselves and the difference was compared statistically. The relationship between organ rejections and lymphocyte profile, which are common in PRA positive patients, was questioned by SPSS 23 analysis. A comparison of CD4+CD25low and CD4+HLA-DR+ T cell surface marker values, which identify activated CD4+ cells according to the PRA, transplant and rejection status of CRF patients, was performed. When the results obtained were examined statistically: CD4+CD25low and CD4+HLA-DR+ T cell surface marker median values were found to be higher in PRA positive patients compared to PRA negative patients according to the PRA status of CRF patients (z=4.025; p<0.001; r=0.821). When the percentage values of class I and class II of positive patients belonging to CRF patients were compared with CD4+CD25low and CD4+HLA-DR+ T cell surface marker values, there was no significant difference between the variables. According to the transplantation status of CRF patients, CD4+CD25low T cell surface marker hydrangeas are higher in patients with transplantation than in non-transplant patients (z=2.578, p=0.009, r=0.520). No significant difference was obtained for CD4+HLA-DR+ T cell surface marker hydrangeas (z=0.550, p=0.608, r=0.110). CD4+CD25low and CD4+HLA-DR+ T cell surface marker median values were found to be higher in patients with rejection compared to non-rejection patients, but there was no statistically significant variability (z=1.776, p=0.095, r=0.562). It is understood from the effect size value (r=0.562; r>0.50 large effect size) that a significant difference will be obtained when the number of patients is increased. The locus numbers of the patients belonging to HLA-A, HLA-B and HLA-DRB1 tissue types and their PRA status were statistically examined by Chi-Square analysis. No significant differences were observed in terms of HLA-A, HLA-B and HLA-DRB1 locus numbers in patients with positive or negative PRA test results. The obtained results are evaluated within the scope of the study; according to the state of PRA CRF patients with CD4+CD25low and CD4+HLA-DR+ T cell surface markers for patient monitoring of the value of an additional parameter that can be used as suggested, however, by increasing the number of patients and multivariate statistical analysis is required.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherFen Bilimleri Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectHLAtr_TR
dc.subjectPRAtr_TR
dc.subjectİmmünofenotiplendirmetr_TR
dc.subjectBöbrek naklitr_TR
dc.subjectKronik böbrek hastalığıtr_TR
dc.titleBöbrek Transplantasyonu Yapılacak PRA (Panel Reaktif Antikor) Pozitif Hastalarda Hla Haplotipleri İle İmmünofenotip İlişkisinin Araştırılmasıtr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozetİnsan Lökosit Antijeni (HLA- Human Leucocyte Antigen) son derece kompleks bir morfolojiye sahiptir. Bu kompleks yapı, özellikle böbrek gibi bazı organ nakilleri söz konusu olduğunda hasta ve donör arasındaki uyumsuzluğa sebep olan önemli bir faktördür. HLA lokuslarında ne kadar çok uyum varsa rejeksiyon riski ve kullanılacak immünsupresiflerin miktarı o kadar azdır. Panel Reaktif Antikor (PRA) testi ise hastanın serumunda bulunan anti-HLA antikorların tanımlanmasını sağlayan bir testtir. Böbrek bekleme listesindeki hastalarda, hastanın serumunda oluşan anti-HLA antikorlarının varlığı hastada hiper akut ve akut rejeksiyona sebep olmaktadır. PRA pozitif hastaların PRA negatif hastalara göre nakil başarısı daha düşüktür. Bu çalışmada 2012-2022 tarihleri arasında Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku Tipleme Laboratuvarı’na gelen ve kronik böbrek yetmezliği (KBY) teşhisi konulmuş, çalışma için uygun olan 24 hasta seçilmiştir. T lenfositler böbrek naklinde immün düzenleyici olarak rol alırlar. Antijen sunucu hücrelerle etkileşime giren T lenfositler uyarılır ve sinyal oluştururlar. En önemli sinyal, T hücre reseptörü CD3'ün bir majör histo uyumluluk kompleksi (MHC) ile temasından elde edilir. Bununla birlikte, T hücreleri üzerinde ifade edilen diğer sinyal molekülleri de T hücrelerinin düzenleyici veya effektör hücrelere farklılaşmasını ve aktivasyonunu etkiler. Transplante edilen organın reddinin başlatılması ve sürdürülmesinde aktive edilmiş bu T hücreleri yer alır. Ancak böbrek nakli hastalarının kanında bulunan T lenfosit alt gruplarının ve HLA-DR pozitif hücrelerinin klinik önemi hala belirsizliğini korumaktadır. Bu çalışmayla 9 PRA pozitif hastanın antikorları belirlenmiştir. Doğal öldürücü hücreler (Natural Killer-NK), T Lenfosit, B lenfosit aktivasyonunun belirlenmesi aşamasında Flow Sitometri cihazı (Beckman Coulter Navios-model, USA) ile HLA-DR, CD3, CD4, CD8, CD16, CD56, CD25 CD127, CD45, CD57, CD19 belirteçleri kullanılarak lenfosit profili belirlenmiştir. Bu profil hastaların doku tipi ve kendi içinde alt gruplarına göre ayrılarak aradaki fark istatistiksel olarak karşılaştırılmıştır. PRA pozitif hastalarda sık görülen organ rejeksiyonları ile lenfosit profili arasındaki ilişki SPSS 23 analizi ile sorgulanmıştır. KBY Hastalarının PRA, nakil ve rejeksiyon durumlarına göre aktive CD4+ hücreleri tanımlayan CD4+CD25low ve CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç değerlerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Elde edilen sonuçlar istatiksel olarak incelendiğinde: KBY Hastalarının PRA durumuna göre CD4+CD25low ve CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç ortancaları PRA pozitif hastalarda PRA negatif hastalara göre daha yüksek bulunmuştur (z=4.025; p<0.001; r=0.821). KBY hastalarına ait PRA pozitif hastaların sınıf I ve sınıf II yüzde değerlerinin CD4+CD25low ve CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç değerleri ile karşılaştırılması yapıldığında değişkenler arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. KBY Hastalarının nakil durumuna göre CD4+CD25low T hücre yüzey belirteç ortancaları nakil olan hastalarda nakil olmayan hastalara göre daha yüksektir (z=2.578, p=0.009, r=0.520). CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç ortancaları için anlamlı bir fark elde edilmemiştir (z=0.550, p=0.608, r=0.110). KBY Hastalarının rejeksiyon durumuna göre CD4+CD25low ve CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç ortancaları rejeksiyon olan hastalarda olmayan hastalara göre daha yüksek saptansa da istatistiksel anlamlı bir değişkenlik göstermemiştir (z=1.776, p=0.095, r=0.562). Hasta sayısı arttırıldığında anlamlı bir fark elde edileceği etki büyüklüğü değerinden (r=0.562; r>0.50 large effect size) anlaşılmaktadır. Hastaların HLA-A, HLA-B ve HLA-DRB1 doku tiplerine ait lokus numaraları ile PRA durumları istatiksel olarak Chi-Square analizi ile incelenmiştir. PRA test sonucu pozitif veya negatif olan hastalarda HLA-A, HLA-B ve HLA-DRB1 lokus numaraları açısından anlamlı bir farklılık gözlemlenmemiştir. Yapılan çalışma kapsamında elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde; KBY hastalarının PRA durumuna göre CD4+CD25low ve CD4+HLA-DR+ T hücre yüzey belirteç değerlerinin hasta monitorizasyonu için ek bir parametre olarak kullanılabileceğini düşündürmüş ancak, hasta sayılarının arttırılarak ve çok değişkenli istatistiksel analiz yapılması gerekmektedir.tr_TR
dc.contributor.departmentBiyomühendisliktr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2022-10-20T10:57:17Z
dc.fundingYoktr_TR


Files in this item

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record