Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorDurusu Tanriöver, Minetr_TR
dc.contributor.authorAltıner, Sedatr_TR
dc.date.accessioned2015-10-14T10:03:34Z
dc.date.available2015-10-14T10:03:34Z
dc.date.issued2014tr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/914
dc.description.abstractAim: This study aims to evaluate clinical, laboratory, microbiological, and echocardiographic characteristics of patients with infective endocarditis (IE) at our hospital which is a tertiary care center and to identify predictors of inhospital mortality. In particular, this study was designed to evaluate the relationship between survival and surgical treatment or the medications along with the risk factors brought by patients, in order to contribute to the subsequent management process of IE patients. Methods: Based on a systematic retrospective review of clinical records covering 2000 to 2013, we analyzed and compared data and outcomes of 122 patients (77 males, 45 females; mean age 52,5 ± 14,2 years) with definite or possible IE according to the modified Duke criteria. The difference between the groups were accepted to be significant if p<0.05. Results: The classification of patients according to the site of infection or the precence of intracardiac device is as follows: 69 (56,6%) left sided native valve IE, 38 (31,2%) left sided prosthetic valve IE (9 early, 29 late prosthetic valve endocarditis), 5 (4,1%) right sided IE, 5 (4,1%) intracardiac device associated IE and 5 (%4,1) IE which the site of vegetation is not defined. The mean age of patients with IE, is increasing in parallel to the European countries and older age was associated with death (OR: 1,037, p = 0,026). History of acute rheumatic fever has been identified as the most common heart-related predisposing factor (35%) and incidence is much higher than in developed countries. S. aureus was determined to be the most frequently isolated vii microorganism (25,5%) in both natural and prosthetic valves and no significant relationship with mortality has been detected. The ratio of culture-negative endocarditis was 33,3%, which is quite higher than the specified limit (<5%). In our series, the in-hospital mortality rate was determined at a rate as high as 26,2%. Surgical treatment ratio was 29,5%; among patients who have been operated, in-hospital mortality rate was found to be 22%. Among the complications during the clinical follow-up; acute kidney injury, liver function test abnormalities, neurological symptoms, pneumonia, mechanical ventilation, hypotension, sepsis, worsening of control echocardiography, newly developing heart failure, DIC (disseminated intravascular coagulation) and bleeding was found to be significantly associated with death. Variables that can predict mortality on the time of admission were age, presence of hypertension, diabetes mellitus, acute duration of symptoms (less than 15 days), acetylsalicylate use, use of antiplatelet agents other than acetylsalicylate, high C-reactive protein, high serum creatinine levels and increased pulmonary arterial pressure. Conclusion: This study shows that there have been remarkable changes in the epidemiology of IE in our country. Logistic analysis show that variables that determine the risk of death at the highest rate are worsening of the control echocardiography (OR: 5,437, p=0.026) and antiplatelet use (acetylsalicylate (OR: 2,644, p=0,021) antiplatelets other than acetylsalicylate (OR: 3,952, p=0,015) ) respectively.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherTıp Fakültesitr_TR
dc.subjectınfective endocarditistr_TR
dc.titleHacettepe Üniversitesi Hastanelerinde 2000-2013 Yılları Arasında Infektif Endokardit Tanısı ile Yatarak Izlenmiş Olan Erişkin Hastaların Klinik Özelliklerinin Retrospektif Olarak Incelenmesitr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/doctoralThesisen
dc.callno2014/1618tr_TR
dc.contributor.departmentoldİç Hastalıkları Ana Bilim Dalıtr_TR
dc.description.ozetAmaç: Bu çalışmada, üçüncü basamak bir merkez olan hastanemizde infektif endokardit (İE) tanısı ile izlenmiş hastaların klinik, laboratuvar, mikrobiyolojik ve ekokardiyografik özelliklerinin incelemesi ve hastane içi mortaliteyi etkileyen etkenlerin belirlenmesi amaçlandı. Özellikle cerrahi tedavinin ve hastanın beraberinde getirmiş olduğu risk faktörleri ile birlikte, almakta olduğu tıbbi tedavilerin ölüm ya da sağkalımla ilişkisini belirleyerek, İE hastalarının bundan sonraki yönetim süreçlerine katkıda bulunabilmek hedeflendi. Gereç ve Yöntem: 2000 ve 2013 yılları arasında hastanemizde İE tanısı ile izlenmiş, modifiye Duke ölçütlerine göre kesin veya olası İE tanısı konan 122 hastanın (77 erkek, 45 kadın; ortalama yaş 52,5 ± 14,2) klinik kayıtları ve tedavi sonuçları sağkalım ve ölüme göre karşılaştırılmalı olarak geriye dönük incelendi. Tüm karşılaştırmalarda istatistiksel anlamlılık sınırı p<0.05 olarak kabul edildi. Bulgular: Hastaların, infeksiyonun yerine ve kalp içinde yabancı cihaz varlığına göre sınıflaması şu şekildedir: 69 (%56,6) sol tarafta doğal kapakta gelişen İE, 38 (%31,2) sol tarafta protez kapakta gelişen İE (9’u erken, 29’u geç protez kapak endokarditi), 5 (%4,1) sağ tarafta İE, 5 (%4,1) kalp içi cihazla ilişkili İE ve 5 (%4,1) vejetasyonun yerinin belirtilmediği İE. İE hastalarının yaş ortalaması, Avrupa ülkelerine paralel olarak artmaktadır ve yaş, ölüm ile ilişkili bulunmuştur (OR: 1,037, p=0,026). Akut romatizmal ateş öyküsü en sık kalple ilgili hazırlayıcı faktör olarak belirlenmiştir (%35) ve sıklığı gelişmiş ülkelerdekinden oldukça yüksektir. S.aureus hem protez hem de doğal kapaklarda v tek başına en sık (%25,5) üreyen mikroorganizma olarak belirlenmiş olup ölüm ile anlamlı ilişkisi saptanamamıştır. Kültür negatif endokarditlerin oranı %33,3 olup, literatürde belirtilen sınırdan oldukça yüksektir (<%5). Serimizde hastane içi ölüm oranı %26,2 gibi yüksek bir oranda saptanmıştır. Cerrahi tedavi uygulanma oranı %29,5; opere edilmiş hastalarda hastane içi ölüm oranı ise %22 olarak bulunmuştur. Klinik izlem esnasında gelişen komplikasyonlardan, akut böbrek hasarı, karaciğer fonksiyon testlerinde yükselme, nörolojik bulgu, pnömoni, mekanik ventilasyon, hipotansiyon, sepsis, kontrol ekokardiyografide kötüleşme, yeni gelişen kalp yetmezliği, DIC (Dissemine intravasküler koagülasyon) ve kanama olanlarda ölümün anlamlı olarak daha fazla görüldüğü saptandı. Başvuru anında mortaliteyi belirleyebilecek değişkenler ise yaş, hipertansiyon ve Diabetes Mellitus varlığı, semptom süresinin akut (15 gün altında) olması, asetilsalisilat kullanımı, asetilsalisilat dışı herhangi bir antiagregan ajan kullanımı, C-reaktif protein, serum kreatinin değeri ve pulmoner arter basıncı değeri yüksekliği olarak belirlendi. Sonuç: Bu çalışma ülkemizde İE epidemiyolojisinde önemli değişiklikler olduğunu göstermiştir. Lojistik analizlerinde ölüm riskini tek başına en yüksek oranda belirleyen değişkenler kontrol ekokardiyografide kötüleşme olması (OR: 5,437, p=0,026) ve antiagregan kullanımı (asetilsalisilat (OR: 2,644, p =0,021) veya asetilsalisilat dışı (OR: 3,952, p=0,015) ) olarak bulundu.tr_TR
dc.subtypemedicineThesis


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster