dc.contributor.advisor | Özünlü, Emine Erdoğan | |
dc.contributor.author | Ersenal, Kemal | |
dc.date.accessioned | 2019-06-24T07:20:31Z | |
dc.date.issued | 2019 | |
dc.date.submitted | 2019-05-28 | |
dc.identifier.uri | http://hdl.handle.net/11655/7594 | |
dc.description.abstract | The effectiveness of high and impenetrable walled castles of the European Middle Ages began to diminish when the firearms entered the siege warfare. In the beginning of XVI. Century, these high walls could no longer resist firepower of artillery. Thus, the advancements in gunpowder and firearm technologies during the XVI. century lead to the reconsideration of fortification systems. During this process, a corpus on the way which artillery resistant fortifications should be built emerged. The reconsideration of fortification systems developed around the names, such as Albrecht Dürer, Daniel Specklin and Matthias Dögen. This process started to alter the course of siege warfare during the mentioned period. Curtains of the fortresses expanded in a horizontal angle to meet the moat and the new type of bastions, which are implemented in order to allow the stationing of artillery on the fortifications. Moreover, the ditch not only served to slow the enemy but became an element that is essential for defence. Thus, if the ditch fell into the hands of enemy, the fall of fortress might have happened anytime soon. These new conditions that arose in the siege warfare required new defence measures. Almost all stages of this process can be observed in the fortified towns of Nicosia and Famagusta in Cyprus which was conquered by Ottomans in 1571. | tr_TR |
dc.language.iso | tur | tr_TR |
dc.publisher | Sosyal Bilimler Enstitüsü | tr_TR |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | tr_TR |
dc.rights | Attribution-NonCommercial 3.0 United States | * |
dc.rights.uri | http://creativecommons.org/licenses/by-nc/3.0/us/ | * |
dc.subject | Kale | tr_TR |
dc.subject | Müstahkem şehir | tr_TR |
dc.subject | Tahkimat | tr_TR |
dc.subject | Tabya | tr_TR |
dc.subject | Kıbrıs | tr_TR |
dc.subject | Ateşli silahlar | tr_TR |
dc.subject | Osmanlı Devleti | tr_TR |
dc.subject.lcsh | Konu Başlıkları Listesi::Tarih | tr_TR |
dc.title | Kaleden Yıldız Kale’ye: Lefkoşa ve Mağusa Kuşatmaları Örneğinde Kale Mimarisindeki Değişim | tr_TR |
dc.type | info:eu-repo/semantics/masterThesis | tr_TR |
dc.description.ozet | Avrupa Orta Çağı’nın yüksek ve aşılmaz duvarlı kaleleri, ateşli silahların kuşatma sahalarına girmesiyle birlikte etkisini giderek yitirmeye başlar. XVI. yüzyıla gelindiğinde Orta Çağ kalelerinin düz ve yüksek duvarları, toplarla dövülerek yerle bir edilmeye başlanır. XVI. Yüzyılı boyunca, barut ve ateşli silah teknolojisinde gerçekleşen ilerlemeler, savunma sistemlerinin de yeniden gözden geçirilmesine yol açar. Bu süreçte topa karşı dayanıklı tahkimatların nasıl inşa edilmesi gerektiğine dair bir risale külliyatı ortaya çıkar. Albrecht Dürer, Daniel Specklin ve Matthias Dögen gibi isimlerin merkezinde konuşlandığı bu değişim, bahsi geçen dönemler arasında gerçekleşen kuşatma savaşlarının seyrinin değişmesine yol açar. Kale bedenleri genişleyip yatay bir açı alarak hendekle buluşur ve bedenler üzerine inşa edilen tabyalar toplarla güçlendirilir. Hendek, düşmanı yavaşlatan bir öge olmaktan çıkarak savunulması elzem olan bir öge haline gelir. Keza hendek kaybedildiği zaman kalenin düşmesi de an meselesidir. İşte kuşatma savaşlarında ortaya çıkan bu yeni koşullar beraberinde yeni savunma önlemlerinin alınmasını gerektirir. Bu değişim sürecinin neredeyse tüm aşamaları, 1571 senesinde Osmanlılar tarafından fethedilen Kıbrıs’ın, Lefkoşa ve Mağusa müstahkem şehirlerinde gözlemlenebilir. | tr_TR |
dc.contributor.department | Tarih | tr_TR |
dc.embargo.terms | Acik erisim | tr_TR |
dc.embargo.lift | - | |