Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorDemirsöz, Talat
dc.contributor.authorAkdoğu, Zehra Sena
dc.date.accessioned2024-07-02T09:53:20Z
dc.date.issued2024
dc.date.submitted2024-06-05
dc.identifier.citationAKDOĞU, Zehra Sena. Düşünce Eylem Kaynaşması Deneyiminin Oluşturulması ve Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtileri ile Obsesif İnançlar, Düşünce Bastırma, Düşünce Eylem Kaynaşması Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi: Deneysel Bir Çalışma., Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2024tr_TR
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11655/35167
dc.description.abstractObsessive-Compulsive Disorder(OCD) is a mental disorder characterized by obsessions, compulsions, or both. This study firstly aimed to explore the relationships between obsessive-compulsive symptoms, obsessive beliefs, thought suppression tendency, and thought-action fusion(TAF) in a non-clinical sample. Another aim of the study was to create TAF through the use of imagination of short stories, examining the effect of suppression and acceptance of thought by experimental manipulation. The first stage involved 363 university students in Ankara, and the second stage involved 69 students. While first stage data collection included Demographic Information Form, Thought-Action Fusion Scale(TAFS), Depression Anxiety Stress Scale-21(DASS-21), Padua Inventory-Washington State University Revision(PI-WSUR), Obsessive Beliefs Questionnaire-20(OBQ-20), and White Bear Suppression Inventory(WBSI), second stage included short stories created by the researcher, a Visual Analog Scale, and thought frequency counters. The data obtained were evaluated by Hierarchical Regression Analysis and a series of variance analyses. The results show that gender, depression and anxiety are important predictors of obsessive-compulsive symptoms, and perfectionism and threat estimation are prominent obsessive beliefs in predicting obsessive-compulsive symptoms. Following TAF induction, participants experienced increased anxiety, distress, and guilt. There was a decrease in intrusive thoughts in the acceptance and control groups after manipulation. When the probability of the event in the short stories is examined, it is found that the participants had low scores in all groups. However, assessments of thought unacceptability remained consistent over time. In the post-manipulation, participants in the thought acceptance group exhibited greater willingness than the suppression and control groups. Additionally, a strong urge to do something to eliminate the effects of the thought was observed in each group. An important finding was that spontaneous suppression behaviour was observed in all groups. Considering the limitations of the study, further studies are needed to develop new methods for the investigation of TAF experience of OCD patients.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherSosyal Bilimler Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectDüşünce eylem kaynaşmasıtr_TR
dc.subjectDüşünce kontrol stratejileritr_TR
dc.subjectObsesif kompulsif bozukluktr_TR
dc.subjectObsesif inançlartr_TR
dc.subject.lcshPsikolojitr_TR
dc.titleDüşünce Eylem Kaynaşması Deneyiminin Oluşturulması ve Obsesif Kompulsif Bozukluk Belirtileri ile Obsesif İnançlar, Düşünce Bastırma, Düşünce Eylem Kaynaşması Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi: Deneysel Bir Çalışma.tr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozetObsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), obsesyon, kompulsiyon veya her ikisinin varlığıyla birden tanımlı bir ruhsal rahatsızlıktır. Bu araştırma kapsamında klinik olmayan örneklemde obsesif kompulsif belirtiler ile obsesif inançlar, düşünce bastırma eğilimi ve düşünce eylem kaynaşması arasındaki ilişkilerin incelenmesi amaçlanmıştır. Kısa hikaye ve imgeleme kullanımıyla düşünce eylem kaynaşması oluşturulması ve düşünceyi bastırma ile düşünceyi kabul etmenin etkisinin deneysel manipülasyonla incelenmesi bu çalışmanın diğer bir amacıdır. Araştırmanın ilk aşamasının Ankara’daki üniversitelerde öğrenimine devam etmekte olan 363 öğrenci ile, ikinci aşaması 69 öğrenci ile yürütülmüştür. Veri toplama amacıyla araştırmanın birinci aşamasında Demografik Bilgi Formu, Düşünce Eylem Kaynaşması Ölçeği (DEKÖ), Depresyon Anksiyete Stres Ölçeği -21 (DASÖ-21), Padua Envanteri-Washington Eyalet Üniversitesi Revizyonu (PE-WEÜR), Obsesif İnançlar Anketi-20 (OİA-20), Beyaz Ayı Düşünceleri Bastırma Envanteri (BADBE) kullanılması, araştırmanın ikinci aşamasında ise araştırmacı tarafından oluşturulan kısa hikayeler, Görsel Analog Ölçeği ve düşünce sıklığı sayacı kullanılmıştır. Elde edilen veriler Hiyerarşik Regresyon Analizi ve bir dizi varyans analizi ile değerlendirilmiştir. Cinsiyet, depresyon ve anksiyetenin obsesif kompulsif belirtiler için önemli yordayıcılar olduğu, mükemmeliyetçilik/kesinlik ve tehdit öngörüsü inançlarının ön planda olduğu görülmüştür. İkinci aşamada ise kısa hikaye ve imgeleme sonrası katılımcıların kaygı, sıkıntı ve suçluluklarının arttığı ancak manipülasyon sonrası düşünceyi kabul etme ve kontrol grubundaki katılımcıların girici düşünce sıklıklarında ve olayın olma olasılığına yönelik değerlendirmelerinde bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Zaman içerisinde düşüncenin kabul edilmezliğine yönelik değerlendirmeler değişmemektedir. Ayrıca, DEK sonrası katılımcılar kısa hikayenin gerçekçiliğini düşük görmektedirler. Bunlara rağmen her grupta düşüncenin etkilerini ortadan kaldırmak için bir şeyler yapma dürtüsünün yüksek olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra her grupta spontan bastırma davranışı görülmüştür. Düşünceyi kabul etme grubundaki katılımcıların manipülasyon sonrası senaryoyu tekrar tecrübe etme istekliliklerinin diğer iki gruba göre daha yüksek olması dikkate değerdir. Çalışmadaki kısıtlılıklar göz önünde bulundurulup yeni çalışmaların bu ilişkileri gözden geçirmesinin, yeni yöntemler geliştirilmesinin fayda sağlayacağı düşünülmektedir.tr_TR
dc.contributor.departmentPsikolojitr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2024-07-02T09:53:20Z
dc.fundingYoktr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster