dc.contributor.advisor | Akman, Şefik Taylan | |
dc.contributor.author | Haznedaroğlu, Evrim | |
dc.date.accessioned | 2023-01-23T08:03:25Z | |
dc.date.issued | 2023-01-23 | |
dc.date.submitted | 2022-12-23 | |
dc.identifier.citation | HAZNEDAROĞLU, Evrim, Feodalizmden Liberalizme Avrupa'da Devrim Hakkı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2023. | tr_TR |
dc.identifier.uri | http://hdl.handle.net/11655/29220 | |
dc.description.abstract | The right to resist, does not mean the civil disobedience displayed against the political authority as it is known and adopted today, but the revolt that includes removing it and replacing it if necessary. If the theoretical development of the Right to Revolution is examined, it will be seen that the right to resist and the Right to Revolution are not separate but one and the same thing. The intellectual accumulation of legal and political philosophers on the right to resist begins with creating the concept of tyrant and overthrowing it. Since the basic claim is the injustice of the tyrant, correct justice must first be determined, and then wrong justice must be corrected. For this reason, divine law and natural law have been used as tools over time as the legitimate reason for overthrowing the political authority. The fundamental break in whether the governed would dare to put divine law against the prevailing law is seen in the philosophies of Augustine of Hippo and Thomas of Aquino. Consequent to daring, the discussion shifted from divinity to secularity. Liberal philosophers have developed new perspectives on disobedience by synthesizing the two stages experienced. Social contract theory equated the governing and the governed around the contract in the presence of God. If it fails to fulfil the contract, the political authority is treated as an equal by the ruled from the moment it violates the contract; and gets removed in accordance with the original contract. From correction of the corrupt justice of the tyrant to restitution of the contract, not every philosopher is an unconditional defender of the Right to Revolution, but they have put forward the attitude that the political power should adopt so that it does not lead to revolutions. This accumulation in political theory eliminated the Right to Revolution. | tr_TR |
dc.language.iso | tur | tr_TR |
dc.publisher | Sosyal Bilimler Enstitüsü | tr_TR |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | tr_TR |
dc.subject | Devrim hakkı | tr_TR |
dc.subject | Direnme hakkı | tr_TR |
dc.subject | Toplum sözleşmesi | tr_TR |
dc.subject | Tiran | tr_TR |
dc.subject | Doğa yasası | tr_TR |
dc.subject | Tanrı yasası | tr_TR |
dc.subject.lcsh | K- Hukuk | tr_TR |
dc.title | Feodalizmden Liberalizme Avrupa'da Devrim Hakkı | tr_TR |
dc.type | info:eu-repo/semantics/masterThesis | tr_TR |
dc.description.ozet | Direnme hakkı günümüzde bilinen ve benimsenen şekliyle siyasal iktidar karşısında sergilenen sivil itaatsizliği değil gerekirse onu ortadan kaldırıp yerine yenisini getirmeyi içeren başkaldırıyı ifade eder. Devrim Hakkı’nın teorik gelişimi incelenirse direnme hakkı ve Devrim Hakkı’nın ayrı şeyler değil, bir ve aynı şey olduğu görülecektir. Hukuk ve siyaset filozofların direnme hakkına ilişkin ortaya koyduğu düşünsel birikim tiran kavramını yaratmak ve tiranı devirmekle başlar. Temel iddia tiranın adaletsizliği olduğu için, önce doğru adaletin tespit edilmesi, sonra yanlış adaletin yerine koyulması gerekir. Bu sebeple siyasal iktidarı devirmenin meşru sebebi olarak zaman içinde tanrısal hukuk ve doğal hukuk araç edinilmiştir. Yönetilenlerin yürürlükteki hukukun karşısına tanrısal hukuku koyabilme cüreti gösterip gösteremeyeceği konusunda temel kopuş Hippolu Augustinus ve Aquinolu Thomas felsefelerinde görülür. Bir kez cüret gösterilebildikten sonra, tartışma tanrısallık perspektifinden uzaklaşmaya ve seküler temelde gerçekleştirilmeye başlamıştır. Liberal filozoflar, yaşanan iki aşamayı sentezleyici biçimde, yürürlükteki hukuku doğal hukuk ve tanrısal hukukla birlikte sınayarak siyasal iktidara itaat ve itaatsizlik hakkında yeni bakış açıları geliştirmişlerdir. Avrupa’da bu uğrakta kökleşen toplum sözleşmesi teorisi, iktidar ve yönetileni, Tanrı huzurunda taraf olunmuş bir sözleşme etrafında eşitlemiştir. Kurucu sözleşmeyle belirlenen sorumlulukları yerine getirdiği sürece siyasal anlamda yönetilenden üstün olan iktidar, sözleşmeyi ihlal ettiği andan itibaren yönetilen tarafından eşitiymiş gibi muamele görür. Ya sözleşmenin şartlarına uymak için üzerine düşeni yerine getirir ya da sözleşmenin aslına uygun biçimde ortadan kaldırılarak değiştirilir. Tiranın bozuk adaletinin düzeltilmesinden sözleşme şartlarının tazelenmesi fikrine varan süreçte her filozof Devrim Hakkı’nın koşulsuz savunucusu değildir ancak siyasal iktidarın devrimlere yol açmaması için benimsemesi gereken tutumu ortaya koymuşlardır. Bu birikim sayesinde devrimler rafa kaldırılmış, Devrim Hakkı hak olmaktan çıkarılmıştır. | tr_TR |
dc.contributor.department | Kamu Hukuku | tr_TR |
dc.embargo.terms | Acik erisim | tr_TR |
dc.embargo.lift | 2023-01-23T08:03:25Z | |
dc.funding | Yok | tr_TR |