dc.contributor.advisor | Gültekin, Murat | |
dc.contributor.author | Kaya, Esra | |
dc.date.accessioned | 2023-01-03T07:44:47Z | |
dc.date.issued | 2022-10 | |
dc.date.submitted | 2022-10-10 | |
dc.identifier.uri | http://hdl.handle.net/11655/27778 | |
dc.description.abstract | Kaya E., The Effect of Vaginal Dysbiosis on HPV Infection and Preinvasive Cervical Epithelial Lesions, Hacettepe University Faculty of Medicine, Obstetrics and Gynecology Dissertation, Ankara 2022
Cervical cancer is the fourth most prevalent malignant neoplasia in women worldwide, and it is a major public health issue. The most common viral infection of the reproductive system is the HPV infection, and high-risk genital HPVs are the primary etiological agents in the development of cervical cancer and its malignant precursor, cervical intraepithelial neoplasia. Infection with HrHPV is essential for the development of CC, however, it is not sufficient, and additional factors play a role in the onset, progression, and regression of the disease. While some of these factors such as the affecting viral type are virus-related; others, such as the individual's immunity, smoking, parity, hormonal contraceptive use, and sexual behaviors are host related. Recent studies evaluated the potential relationship between the vaginal microbiome (VM) and gynecological cancer. The VM compound can influence the local immune response, as well as be involved in cervical oncogenesis and HPV clearance. The vaginal microbiota is a unique and complex medium that changes in response to a variety of endogenous and exogenous factors. Therefore, it is critical to remember that vaginal microbiota can affect the host's reproduction physiology, and that the microbial compound can be affected by the host's physiology. In general, a healthy adult's vaginal microbiome contains Lactobacillus spp. predominantly, and other microbes in low densities. In addition to producing an acidic medium that allows growth, most Lactobacillus strains can produce antimicrobial-like compounds, bacteriocins, and hydrogen peroxide that are toxic to harmful microbes and prevent their growth. Lactobacillus-containing probiotics are used to cure vaginal flora for the treatment of urogenital infections. Recent data suggest that the presence and quantity of certain bacterial types can prevent HPV infection, and reduce the risk of developing precursor cancer lesions, contributing to virus clearance. On the contrary, other bacterial types can support the pathological situation. Therefore, understanding the effects of VM compounds and changes (dysbiosis) on HPV infection and persistence may therefore aid in better predicting the outcomes of infections caused by this virus. When the flora usage durations of 80 patients were examined in our study, it was discovered that 58 (72.5%) patients used flora for 6-9 months, 15 (18.8%) for 9-12 months, and 7 (8.8%) for 12 months or more. In comparison to the studies conducted, it was discovered that the treatment duration is adequate. The pre-treatment and post-treatment smear results of 80 patients in the treatment group were analyzed in terms of ASCUS in our study. According to the analyses, 48.8% of the patients' pre-treatment smear results were abnormal (≥ASCUS). This rate dropped to 33.8% after treatment, which was found to be statistically significant. The smear results of 37.8% of the 82 patients in the control group who were not treated were found to be abnormal in terms of ASCUS (≥ASCUS). Six months later, it was discovered that 24.4% of the samples had abnormal results. However, his difference was not statistically significant. In line with these data, the positive effect of treatment on smear results can be revealed. On the other hand when the other data of our study were examined, the treatment applied did not lead a statistically significant change in the LSIL and HSIL smear results. When the effect of the treatment on HPV change was examined; it was found in the treated group and untreated group that 46.2% and 56.7% of people tested negative for HPV-16, respectively. In the treated and untreated groups, 54.5% and 100% of patients tested positive for HPV-18, respectively. In the treated group and untreated group, 48.6% and 49.2% of people tested negative for HrHPV, respectively. When HPV-16/18 changes were examined, it was discovered that both of the patients in the untreated group tested negative for type 16 or 18, and in the treated group, 2 (50%) of the 4 patients tested fully negative, and the remaining 2 (50%) patients tested negative for type 16 or 18. No statistically significant difference was found.Although some effect of treatment on HPV clearance was observed in our study, no statistically significant difference was found when the results of the control group were compared.Undergoing colposcopy at the first admission rate in the treated and untreated groups was 76.2% and 59.8%, respectively. This difference was found to be statistically significant. In 19% of the treated group and 60% of the untreated group, abnormal colposcopy results were found. The rate of abnormal colposcopy results in untreated patients was found to be significantly higher. Undergoing colposcopy at the check-up, admission rates in the treated and untreated groups were 38.8% and 19.5%, respectively. This difference was found to be statistically significant. Of untreated patients, 66.7% had abnormal colposcopy results, while all treated patients had normal results. This difference was statistically significant.
Keywords: Cervical Cancer, Cervical Cancer Screening, Colposcopy, HPV, Pap Smear, Vaginal Microbiota, Vaginal Microbiota State Diversity
Supporting Institutions: Hacettepe University Faculty of Medicine Department of Obstetrics and Gynecology | tr_TR |
dc.language.iso | tur | tr_TR |
dc.publisher | Tıp Fakültesi | tr_TR |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/closedAccess | tr_TR |
dc.subject | Servikal Kanser | tr_TR |
dc.subject | Servikal Kanser Tarama | tr_TR |
dc.subject | Pap-Smear | tr_TR |
dc.subject | HPV | tr_TR |
dc.subject | Vajinal Mikrobiyota | tr_TR |
dc.subject | Vajinal Mikrobiyota State Çeşitliliği | tr_TR |
dc.subject.lcsh | Jinekoloji | tr_TR |
dc.title | Vajinal Disbiyozisin Hpv Enfeksiyonu ve Preinvaziv Servikal Epitelyal Lezyonlar Üzerine Etkisi | tr_TR |
dc.type | info:eu-repo/semantics/masterThesis | tr_TR |
dc.description.ozet | Kaya E., Vajinal Disbiyozisin HPV Enfeksiyonu ve Preinvaziv Servikal Epitelyal Lezyonlar Üzerine Etkisi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanlık Tezi, Ankara 2022
Rahim ağzı kanseri (CC), dünya çapında kadınlar arasında en sık görülen dördüncü malign neoplaziyi temsil eder ve ciddi bir halk sağlığı sorunudur. HPV enfeksiyonu, üreme sisteminin en yaygın viral enfeksiyonudur ve yüksek riskli genital HPV'ler, serviks kanserinin ve onun malign prekürsörü olan servikal intraepitelyal neoplazinin gelişiminde merkezi etiyolojik ajanlardır. HrHPV ile enfeksiyon CC gelişimi için gereklidir ancak yeterli değildir ve hastalığın oluşumunda, ilerlemesinde veya gerilemesinde ek faktörler rol oynar. Etkilenen viral tip gibi bu faktörlerin bazıları virüsle ilişkiliyken bireysel bağışıklık, sigara içme, parite, hormonal kontraseptif kullanımı ve cinsel davranış gibi diğer faktörler konakçı ile ilgilidir. Son çalışmalar vajinal mikrobiyom (VM) ile jinekolojik kanser arasındaki potansiyel ilişkiyi değerlendirmiştir. VM bileşimi, lokal bağışıklık tepkisini etkileyebilir, servikal onkogenez ve HPV klirensine dahil olabilir. Vajinal mikrobiyota, çok sayıda endojen ve eksojen faktöre yanıt olarak değişebilen benzersiz ve karmaşık bir ortamdır. Bu nedenle, vajinal mikrobiyotanın konakçının üreme fizyolojisini etkileyebileceği gibi, mikrobiyal bileşimin de konak fizyolojisinden etkilenebileceğini akılda tutmak çok önemlidir. Genel olarak, sağlıklı bir yetişkin vajinal mikrobiyomu ağırlıklı olarak Lactobacillus spp. ve düşük bolluktaki diğer mikropları içerir. Büyümelerini destekleyen asidik bir ortam yaratmanın yanı sıra, Lactobacillus suşlarının çoğu, bir dizi potansiyel olarak zararlı mikrop için toksik olan ve büyümelerini engelleyen kayda değer sayıda antimikrobiyal benzeri bileşik, bakteriyosin veya hidrojen peroksit üretebilir. Laktobasil türlerini içeren probiyotikler, vajinal florayı iyileştirmek için ürogenital enfeksiyonların tedavisinde kullanılmıştır. Son veriler, bazı bakteri türlerinin varlığının ve bolluğunun HPV enfeksiyonunu önleyebileceğini ve bu anatomik bölgelerde kanser öncü lezyonlarının gelişme riskini azaltarak virüs klirensine katkıda bulunabileceğini düşündürmektedir. Tersine, diğer bakteri türleri patolojik durumu destekleyebilir. Bu nedenle, VM bileşiminin ve değişikliklerinin (disbiyoz) HPV enfeksiyonu/kalıcılığı üzerindeki etkisini anlamak, bu virüsün neden olduğu enfeksiyonların sonuçlarının daha iyi tahmin edilmesine katkıda bulunabilir. Çalışmamızda toplam 80 hastada flora kullanım süreleri incelendiğinde 6-9 ay arası kullanan 58 (%72,5), 9-12 ay arası kullanan 15 (%18,8) ve 12 ay ve üzerinde kullanan 7 (%8,8) hasta olduğu görülmüştür. Tedavi süresi yapılan çalışmalar ile karşılaştırıldığında yeterli olduğu görülmüştür. Yaptığımız çalışmada tedavi grubunda yer alan 80 hastanın tedavi öncesi ve sonrası smear sonuçları ASCUS açısından analiz edilmiş. Yapılan analizlere göre tedavi öncesi hastaların %48,8’inin smear sonucu anormal (≥ASCUS) iken tedavi sonrası bu oran %33,8’e düşmüştür ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kontrol grubunda yer alıp tedavi başlanmayan 82 hastanın %37,8’inin smear sonucu ASCUS açısından anormal (≥ASCUS) bulunmuştur. 6 ay sonra ise %24,4’ünün anormal sonucu olduğu gözlenmiştir. Bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Bu veriler; uyguladığımız tedavinin smear sonuçları üzerine olumlu etkisini ortaya koymuştur. Fakat çalışmamızın diğer verileri incelendiğinde uygulanan tedavi LSIL ve HSIL smear sonuçlarında istatiksel olarak anlamlı değişikliğe yol açmamıştır. Tedavinin HPV değişimi üzerinde etkisi incelendiğinde; HPV 16 açısından negatife dönme oranı tedavi alan grupta %46,2 iken tedavi almayan grupta %56,7’dir. HPV 18 açısından negatife dönme oranı tedavi alan grupta %54,5 iken tedavi almayan grupta %100’dür. HrHPV açısından negatife dönme oranı tedavi alan grupta %48,6 iken tedavi almayan grupta %49,2’dir. HPV 16/18 değişimi incelendiğinde ise tedavi almayan gruptaki 2 hastanın 2’sinde de 16 veya 18’den birinin negatife döndüğü, tedavi alan gruptaki 4 hastanın ise 2’sinin (%50) tamamen negatife döndüğü, diğer 2’sinin ise (%50) 16 veya 18’den birinin negatife döndüğü gözlenmiştir. Tüm bu farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Çalışmamızda flora düzenleyici tedavinin HPV klirensi üzerine bir miktar etkisi gözlenmiş olsa da kontrol grubu sonuçları ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. İlk başvuruda kolposkopi yapılma oranları tedavi alan grupta %76,2, almayan grupta %59,8’dir ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kolposkopi sonucu ise tedavi alanların %19’unda almayanların %60’ında anormal bulunmuştur. Tedavi almayan hastalarda ilk başvuruda anormal kolposkopi sonucu oranı anlamlı olarak daha fazla bulunmuştur. Kontrol başvurusunda ise kolposkopi yapılma oranları tedavi alan grupta %38,8, almayan grupta %19,5’tir ve bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kolposkopi sonucu ise tedavi almayanların %66,7’sinde anormal iken tedavi alanların tamamında normal bulunmuştur ve bu fark da istatistiksel olarak anlamlı olup sonuçlar literatür ile uyumludur.
Anahtar Kelimeler: Servikal Kanser, Servikal Kanser Tarama, Pap-Smear, HPV, Vajinal Mikrobiyota, Vajinal Mikrobiyota State Çeşitliliği
Destekleyen Kuruluşlar: Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı | tr_TR |
dc.contributor.department | Kadın Hastalıkları ve Doğum | tr_TR |
dc.embargo.terms | Açık Erişim | tr_TR |
dc.embargo.lift | 2025-01-04T07:44:47Z | |
dc.funding | Yok | tr_TR |
dc.subtype | medicineThesis | tr_TR |