Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorTepe,Harun
dc.contributor.authorTopakkaya, Sümeyye
dc.date.accessioned2022-12-27T08:11:19Z
dc.date.issued2022
dc.date.submitted2022-12-06
dc.identifier.citationTOPAKKAYA, Sümeyye. Descartes Epistemolojisinde Sezgi Kavramı’nın Yeri, Yüksek Lisans, Ankara, 2022.tr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/27239
dc.description.abstractThe knowledge of the mind, which is one of the criteria of true knowledge in the history of epistemology, is interpreted in various ways. It is the philosophers who make the intuitive path of the mind that we are interested in. While Plato argues that the state of noesis, which he describes as the highest state of mind, can only be reached with intuitive reason; Augustinus also places belief above knowledge and states that in order to believe in God, man must first know his own creation. According to Augustinus, only the intuitive mind gives the informational proof of one's self. Bergson, one of the recent philosophers, says that the truth can only be known for the duration that he describes as real time, and that we can only experience the duration with intuition. Descartes, who makes intuitive mind the guarantor of true knowledge constitutes our main subject. Descartes crosses all the information he doubts in order to reach the correct information. He gives up all the knowledge he knows, even the knowledge of his own self. So that only the fact that he doubted remains. Descartes proves the propositions 'I think as I doubt' and 'I think, therefore I am' based on the proposition ‘I cannot doubt that I doubt’. Reaching the proof of his own existence, Descartes proves the existence of God and then the existence of the external world based on this knowledge. Since man is a doubting and mistaken creature, he is not perfect, so his existence is insufficient in a way. This requires the existence of a more perfect being than man and that being, according to Descartes, is God. Descartes makes man and God the subject of metaphysics. While man has two different finite substances, soul and body, only God has an infinite substance. He begins his metaphysics from his own finite mind and reaches the infinite God. The importance of intuitive mind in Descartes intellectual process until he reaches God is our main subject of study.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherSosyal Bilimler Enstitüsütr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectSezgisel akıltr_TR
dc.subjectTanrıtr_TR
dc.subjectSüretr_TR
dc.subjectKuşkutr_TR
dc.subjectKanıttr_TR
dc.subject.lcshFelsefe (Genel)tr_TR
dc.titleDescartes Epistemolojisinde Sezgi Kavramı'nın Yeritr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozetEpistemoloji tarihinde doğru bilginin ölçütlerinden biri olan aklın bilgisi çeşitli şekillerde yorumlanır. Bizim ilgilendiğimiz aklın sezgisel yorumunu yapan filozoflardır. Platon, doğru ve kesin bilgiye ancak zihnin noesis/sezgi durumuyla ulaşabileceğini savunurken; Augustinus da inancı bilgiden daha üstün tutar ve Tanrı’ya iman etmek için öncelikle insanın kendi yaratılışını bilmesi gerektiğini belirtir. Augustinus’a göre, insanın kendine dair olan bilgisel kanıtını yalnızca sezgisel akıl verir. Yakın dönem filozoflarından Bergson, hakikatin ancak gerçek zaman olarak nitelediği süreyle bilinebileceğini, süreyi ise ancak sezgiyle yaşayabileceğimizi söyler. Sezgisel aklı doğru bilginin garantörü yapan Descartes tezin asıl konusunu oluşturmaktadır. Descartes doğru bilgiye ulaşmak için kuşku duyduğu bütün bilgileri bir yana bırakır. Bildiği bütün bilgilerden hatta kendi benliğinin bilgisinden dahi vazgeçer. Böylece geriye yalnızca şüphe ettiği gerçeği kalır. Descartes sezgisel akılla, ‘şüphe ettiğimden şüphe edemem’ önermesinden yola çıkarak ‘şüphe ettiğime göre düşünüyorum’ ve ‘düşünüyorum, o halde varım’ önermelerini kanıtlar. Kendi varlığının kanıtına ulaşan Descartes, bu bilgiden hareketle Tanrı’nın varlığını daha sonra dış dünyanın varlığını kanıtlar. İnsan, şüphe eden ve yanılan bir varlık olduğuna göre mükemmel değildir dolayısıyla varlığı bir açıdan yetersizdir. Bu durum, insandan daha mükemmel bir varlığın bulunmasını gerektirir ve o varlık Descartes’a göre, Tanrı’dır. Descartes insanı ve Tanrı’yı metafiziğin konusu haline getirir. İnsan, ruh ve beden olarak birbirinden farklı iki sonlu töze sahipken, yalnızca Tanrı sonsuz bir töze sahiptir. Metafiziğine kendi sonlu zihninden başlar ve sonsuz olan Tanrı’ya ulaşır. Descartes’ın Tanrı’ya ulaşana kadar geçirdiği düşünsel süreçte sezgisel aklın önemi bizim esas çalışma konumuzu oluşturur.tr_TR
dc.contributor.departmentFelsefetr_TR
dc.embargo.termsAcik erisimtr_TR
dc.embargo.lift2022-12-27T08:11:19Z
dc.fundingYoktr_TR
dc.subtypeannotationtr_TR
dc.subtypeworkingPapertr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster