dc.description.abstract | Kavgacı, U, Retrospective Analysis of Children with Urinary Tract Stone Disease, Hacettepe University School of Medicine, Department of Pediatrics, Thesis of Pediatrics, Ankara, 2022. Urinary tract stone disease is an important health problem with an increasing incidence in children and negatively affecting kidney health and quality of life in the long term. In contrast to the adult patients, etiological factors that predispose to stone formation can often be detected in pediatric patients. Metabolic abnormalities (i.e. hypercalciuria, hyperoxaluria, hypocitraturia, hyperuricosuria, cystinuria), structural urinary system anomalies and recurrent urinary tract infections take the most important place. In this study, demographic data, co-morbid conditions, presenting complaints, laboratory and imaging findings, treatments and outcomes of patients who were diagnosed within 0-18 years of age were retrospectively evaluated. 308 children (179 boys, 129 girls) were included in the study. The median age at diagnosis was 12.5 (0-214) months, and the median follow-up period was 34 (1-238) months. There was consanguineous marriage between parents in 31.2% of the patients, and individuals with a family history of stone disease in 59.9%. The most frequent presenting symptom was hematuria (48.7%), other frequent symptoms were abdominal pain (28.2%), dysuria (22.1%), and spontaneous stone passage (19.8%). There was at least one additional urinary tract disease in 35.7% of the patients. The most common urinary tract diseases were frequent UTI (18.5%). 34.7% of the patients had at least one accompanying systemic disease. Cystinuria was detected in 14 patients and primary hyperoxaluria was detected in 2 patients. At the first admission, 46.5% of the patients had hypocitraturia, 36% had hyperoxaluria and 11.3% had hypercalciuria. When all the test results obtained during the follow-up were analyzed, 70.3% of the patients had at least one hypocitraturia, 56.1% had hyperoxaluria and 40.7% had hyperuricosuria. Stone analysis was performed in 22.1% of all patients, and calcium oxalate was found in 61.7% and cystine stone in 19.1%. While 32.3% of the patients had only one stone, 46.3% had three or more stones. Stones were detected in the last ultrasound (US) in 36.8% of the patients. When the first and last imaging results were compared, there was a statistically significant decrease in stone detection rates (p<0.001). After the first evaluation, 69.2% of the patients were started on at least one medication. The most frequently initiated drugs were Shohl's solution (41.9%), potassium citrate (33.1%) and antibiotic prophylaxis (9.7%). According to the stone size in the first imaging, the group with the highest rate of patients followed without treatment was the group with stone size of <5 mm, and there was a statistically insignificant difference between this group and the group with stone size >10 mm in follow-up without treatment (p=0.078). 22.4% of the patients were hospitalized at least once due to stone, 21.8% underwent extracorporeal shock wave lithotripsy, 8.8% percutaneous nephrolithotomy, 12.3% ureterorenoscopy and 2.3% open stone surgery. In the subgroup analyzes for cystinuria patients, the number of stones in the first US was higher (p=0.022) and the stone were larger (p<0.001). The rates of hospitalization (p<0.001), percutaneous nephrolithotomy and ureterorenoscopy application (p<0.001), double J stent insertion (p=0.009) and open surgery (p=0.002) were higher in cystinuria patients. In conclusion, urinary tract stone disease in children is not rare and patients should be carefully investigated to identify risk factors. Although the prognosis is usually good, it is crucial to initiate appropriate preventive treatments and continue follow-ups to protect patients’ quality of life and kidney health, especially in children with an underlying risk factor. | tr_TR |
dc.description.ozet | Kavgacı, U, Üriner Sistem Taş Hastalığı Olan Çocukların Retrospektif Analizi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Ankara, 2022. Üriner sistem taş hastalığı, çocuklarda insidansı artış gösteren ve uzun vadede böbrek sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Erişkinlerden farklı olarak çocuk hastalarda, sıklıkla taş oluşumuna yatkınlık yaratan etiyolojik faktörler saptanabilmektedir. Bu faktörlerin en önemlileri metabolik anormallikler (hiperkalsiüri, hiperoksalüri, hipositratüri, hiperürikozüri, sistinüri), yapısal üriner sistem anomalileri ve tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Bu çalışmada üriner sistem taş hastalığı nedeni ile takip edilen ve 0-18 yaş arasında tanı almış hastaların demografik verileri, ek hastalıkları, başvuru şikayetleri, laboratuvar ve görüntüleme bulguları, uygulanan tedaviler ve tedavi sonuçları retrospektif olarak incelenmiştir. Çalışmaya 308 çocuk (179 erkek, 129 kız) dahil edildi. Tanı esnasındaki yaş ortancası 12,5 (0-214) ay, takip süresi ortancası ise 34 (1-238) ay saptandı. Hastaların %31,2’sinde anne-baba arası akraba evliliği, %59,9’unda ise ailede taş hastalığı öyküsü olan birey bulunmaktaydı. En sık başvuru semptomunun hematüri (%48,7) olduğu saptandı, diğer sık bildirilen semptomlar karın ağrısı (%28,2), dizüri (%22,1), spontan taş-kum düşürme idi (%19,8). Hastaların %35,7’sinde en az bir ek üriner sistem hastalığı mevcuttu. En sık gözlenen üriner sistem hastalığı sık idrar yolu enfeksiyonu öyküsü (%18,5) idi. Hastaların %34,7’sinde hastada eşlik eden en az bir sistemik hastalık mevcuttu. 14 hastada sistinüri, 2 hastada primer hiperoksalüri tespit edildi. İlk başvuruda hastaların %46,5’inde hipositratüri, %36’sında hiperoksalüri, %11,3’ünde hiperkalsiüri tespit edildi. İzlemde alınan tüm tetkik sonuçları incelendiğinde ise takip boyunca hastaların %70,3’ünde en az bir kez hipositratüri, %56,1’inde hiperoksalüri ve %40,7’sinde hiperürikozüri saptandı. Tüm hastaların %22,1’ine taş analizi yapıldığı ve bu hastaların %61,7’sinde kalsiyum oksalat, %19,1’inde sistin taşı saptandığı görüldü. Hastaların %32,3’ünde yalnızca bir taş mevcutken, %46,3 hastada taş sayısı üç ve üzerindeydi. İlk ve son görüntüleme sonuçları karşılaştırıldığında, taş saptanma oranlarında anlamlı bir düşme olduğu görüldü (p<0,001). İlk değerlendirmede hastaların %69,2’sine hastaya en az bir ilaç tedavisi başlandığı, en sık başlanan ilaçların Shohl solüsyonu (%41,9), potasyum sitrat (%33,1) ve antibiyotik proflaksisi (%9,7) olduğu görüldü. İlk görüntülemedeki taş boyutuna göre, tedavisiz izlenen hastaların oranının en yüksek olduğu grubun taş boyutu <5 mm grubu olduğu, bu grupla taş boyutu >10 mm grubu arasında tedavisiz izlem bakımından istatistiksel açıdan anlamlı olmayan farklılık olduğu görüldü (p=0,078). Taş nedeniyle hastaların %22,4’ünün en az bir kez hastaneye yatırıldığı, %21,8’ine “extracorporeal shock wave lithotripsy”, %8,8’ine perkütan nefrolitotomi, %12,3’üne üreterorenoskopi, %2,3 hastaya açık taş cerrahisi uygulandığı tespit edildi. Sistinüri hastaları için yapılan alt grup analizlerinde ilk US’de taş sayısının sistinüri hastalarında daha yüksek (p=0,022), taşların daha büyük (p<0,001) olduğu görüldü. Hastaneye yatış (p<0,001), perkütan nefrolitotomi ve üreterorenoskopi, uygulanma (p<0,001), “double” J stent takılma (p=0,009) ve açık cerrahi (p=0,002) oranları sistinüri hastalarında daha yüksekti. Sonuç olarak, çocuklarda üriner sistem taş hastalığı nadir değildir ve tanı konulan hastaların risk faktörleri açısından dikkatle araştırılması gerekir. Prognoz genellikle iyi olmasına rağmen bir risk faktörünün tespit edildiği çocuklarda yaşam kalitesinin ve böbrek sağlığının korunması için uygun önleyici tedavilerin başlanması ve izleme devam edilmesi büyük önem taşır. | tr_TR |