dc.description.abstract | A great majority of the compositions in our traditional music culture have been stemming
from ‘vocal music’. Before the “Period of Ottoman Reformation” the vocal education that
were also reflected to the historical sources was mainly engaged with the traditional system
of ‘master-apprentice’ relation called ‘meşk’. During the Ottoman Era, the establishment of
the first conservatory named ‘Dârülelhan’ was also a starting point for the assessment of
‘vocal performance’ as a special area of expertise first time in traditional music practice.
Due to the effects of modernization that have started during the late Ottoman Period,
radical changes had been experienced nearly in all areas of education including music
education, and many of the methods and techniques transferred form ‘Opera Vocal
Training’ were adapted to the ‘Vocal Performance Education’ in all the conservatories and
departments of music education caused problems until the current time regarding the
incompatibility of these two approaches. In this study, the details of vocal performance
education in Turkey were tried to be defined in a traditional-historical sense based on the
knowledge acquired from the historical written and oral sources of theory and education.
Afterewards, the ‘practical’ and the ‘theoretical’ conditions for being a good vocal
performer were examined through a historical horizon and these conditions were searched
in the current educational methodology applied in the State Conservatories for Turkish
Music. Finally, the basic ideas of a new methodology for constituting a qualified vocal
performance education that is consistent with the tradition were tried to be developed. | tr_TR |
dc.description.ozet | Müzik kültürümüzün büyük bir bölümünü sözlü müzik oluşturmaktadır. Tarihsel kaynaklarda,
insan sesi, ses icrası ve hanendelik kültürüne dair çok önemli bilgilere rastlanmaktadır. Tarihsel
kaynaklarda, genel müzikal kültür ile birlikte, sesin oluşumu ve işlevsel özellikleri ve ses
icrasının nasıl olması gerektiği ile ilgili önemli tespitlerin yapıldığı görülmektedir. Bu konuda
yoğun bir düşünsel çaba gösterilse de ses eğitiminin ayrı bir uzmanlık alanı olarak
değerlendirilmesi konusunda net bir tutuma rastlanmamaktadır. Tanzimat öncesinde ses
eğitiminin meşk ve hanendelik geleneği ile özdeş olduğu söylenebilir. Eğitimde, ses eğitiminin
ayrı bir uzmanlık alanı olarak değerlendirilmesi, Dârülelhanın kurulmasıyla başlamıştır.
Tanzimat dönemi ile birlikte başlayan batılılaşma politikaları, Cumhuriyet döneminde daha etkin
biçimde uygulanmıştır. Meşk ve hanendelik eğitimi ile batılılaşmanın etkisiyle başlayan modern
ses eğitimi arasındaki yöntem farklılıkları, ses eğitiminin nasıl yapılması gerektiği konusunda
sorunlara neden olmuştur. Tarihsel gelenekle uyumlu, tavır- nazariyat- meşk geleneğinin eğitime
tam anlamıyla yansımaması bugünün ses icrasının en önemli sorunlarından biridir. Bu
araştırmada, ses icrası ve ses eğitiminin gelenekte nasıl şekillendiği, tarihsel müzik kültürümüzü
şekillendiren kaynaklar, meşk ve Osmanlı eğitim kurumları temel alınarak belirlenmeye
çalışılmıştır. Bu çalışmada öncelikli olarak, iyi bir ses icracısı Türk Müziği açısından, makam,
usul, ağız, tavır ve sözel unsurlar açısından ne olmalıdır; Türkiye’de müzik eğitiminde ses
alanında verilen eğitimin tarihsel süreç içerisindeki yapısı incelenerek değerlendirilmiş; Türk
Müziği Devlet Konservatuarları’nda yapılan uygulamalar, bu özellikler açısından
değerlendirilmiştir. Tez çalışmasının sonucunda, Türk müziğinin kazanımları açısından nitelikli
bir ses icracısının nasıl yetişebileceğine dair fikirler öne sürülmüş ve böylesi bir ses icrasına,
öğrencinin ulaşabilmesi için yeni bir metodolojinin oluşması için bir kapı aralanmaya
çalışılmıştır. | tr_TR |