dc.description.abstract | The Republic of Turkey is the result of nearly four years of the independence struggle against the victorious states of the Ottoman Empire Anatolian lands after the end of the First World War in 1918. On July 24, 1923, Turkey introduced itself to the world as a fully independent state with the Lausanne Peace Treaty. The Republic emerged despite many internal and external problems. She was going through a painful birth. Inside and outside, an image from the Ottoman Empire had to be corrected, as well as riots and economic hardships. The Republic of Turkey, which gave birth to political, economic, and sociological trauma, had a historical mission: to create a democratic society integrated into the West, fully independent of Anatolian lands.
Undoubtedly, the Republic represented Western values for Mustafa Kemal and his friends; Although the struggle for independence was fought against the West, Mustafa Kemal worked for a fully independent nation-state in accordance with the European model. For these reasons, diplomatic contacts with the Western world were vital. In 1914, relations with the West, which was suspended with the start of the First World War, entered a new era with the proclamation of the Republic; From 1924, the Republic of Turkey began appointing ambassadors to Europe's critical capitals such as London, Paris, Berlin, Vienna, and Rome. Accordingly, Sinop MP and Retired General Kemalettin Sami Pasha was appointed to Berlin.
The Weimar Republic, which was proclaimed after the dissolution of the German Empire after the First World War, was undoubtedly among the states of great importance to Turkey. Kemalettin Sami Pasha, who was appointed ambassador to Berlin, was tasked with following the new republic and preparing reports on it. The Weimar Republic was a brand-new experiment in democracy for Germany, which hosted elections that would decide Europe's fate in the future. It was the last exit for the Germans before the Nazis, but they failed in this experiment. For these reasons, Kemalettin Sami Pasha's role as Ambassador to Berlin was very critical. During his tenure, Kemalettin Sami Pasha met with many politicians who sealed the fate of Europe and reported their views to the Turkish Foreign Ministry. Thanks to the Ambassador to Berlin, the Republic of Turkey has learned firsthand about the unstable administrations, economic crises, and impending Nazi danger in Germany. | tr_TR |
dc.description.ozet | Türkiye Cumhuriyeti, 1918’de Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu topraklarında savaşın galip devletlerine karşı verilen yaklaşık dört yıllık bir bağımsızlık mücadelesinin sonucudur. Türkiye 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’yla kendisini dünyaya tam bağımsız bir devlet olarak tanıtmıştır. Cumhuriyet pek çok iç ve dış soruna rağmen ortaya çıkmıştı. Sancılı bir doğum süreci geçiriyordu. İçeride ve dışarıda Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma düzeltilmesi gereken bir imajın yanı sıra isyanlar ve ekonomik sıkıntılarla baş edilmesi gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi bir misyonu vardı: Anadolu topraklarından tam bağımsız Batı’ya entegre olmuş bir demokrasi toplumu yaratmak. Hiç kuşkusuz Cumhuriyet, Mustafa Kemal ve arkadaşları için Batılı değerleri temsil ediyordu; her ne kadar bağımsızlık mücadelesi Batı’ya karşı verilse de Mustafa Kemal Avrupa modeline uygun tam bağımsız bir ulus devlet için çalışmıştı. Bu sebeplerden dolayı Batı dünyasıyla diplomatik temaslar hayati önem arz ediyordu. 1914’ten 1918 yılına geçen sürede Osmanlı İmparatorluğu’nun ilişkileri İtilaf devletleriyle askıya alınmıştı. Savaşın kaybedilmesiyle müttefikleriyle olan ilişkileri de kesintiye uğramıştı. 1924 yılından itibaren Türkiye Cumhuriyeti Avrupa’nın Londra, Paris, Berlin, Viyana ve Roma gibi kritik başkentlerine büyükelçiler atamaya başlamıştı. Bu doğrultuda Berlin’e Sinop Milletvekili ve Emekli Orgeneral Kemalettin Sami Paşa atanmıştı. Alman İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşından sonra dağılmasına müteakiben ilan edilen Weimar Cumhuriyeti de kuşkusuz Türkiye’nin büyük önem verdiği devletler arasındaydı. Berlin’e elçi olarak görevlendirilen Kemalettin Sami Paşa’nın görevi yeni cumhuriyeti takip etmek ve hakkında raporlar hazırlamaktı. Weimar Cumhuriyeti ileride Avrupa’nın kaderini belirleyecek seçimlere ev sahipliği yapan Almanya için yeni bir demokrasi deneyiydi. Bu sebeplerden ötürü Kemalettin Sami Paşa’nın Berlin Büyükelçiliği görevi oldukça kritikti. Kemalettin Sami Paşa görev yıllarında Avrupa’nın kaderini çizen pek çok siyasetçiyle görüşmüş ve görüşlerini Türk Dışişleri Bakanlığı’na raporlamıştı. Berlin Büyükelçisi sayesinde Türkiye Cumhuriyeti, Almanya’da kurulan istikrarsız yönetimleri, ekonomik krizleri ve yaklaşan Nazi tehlikesini birinci ağızdan öğrenmiştir | tr_TR |