dc.description.abstract | As it is well known, everything in nature is described with a symbol or a motif in order to better reflect the beauties of the world and Literature is one of the most effective tools to make these beauties visible in detail, and therefore motifs have an important place in literature as they can easily evaluate something and also help to reinforce a narrative. This is clearly exemplified in different genres of literature, which are described in detail with many different motifs. In addition, motifs are also used to bring social events to light or to reveal the depth of an issue.
In this study, the concept of fear was discussed as a motif and used to understand and explain its changes in human history, its benefits as well as its effects on people. When we look at the history of humanity, since the day man first stepped into the world, he has perceived the feeling of fear as a great threat and has considered it as an undesirable or difficult to satisfy emotion. This view has been internalized by societies and many civilizations that began to form centuries ago, leading to the useful and functional aspects of fear being overlooked over time. However, although fear is a concept that has different cultural meanings in terms of individual and social aspects, the concept of fear has been assigned different roles in many different centuries as it is also an abstract concept and varies by the time and place in which it is used. One of these different roles is evident in the Gothic art and especially in its literature in this study
In general terms, Gothic art, which is characterized by its dark and supernatural elements, can also be regarded as a melodramatic narrative technique that uses a background of exoticism, mystery, fear and horror. However, scientific research has also shown that the sense of fear that arises from the Gothic can be very important for people when applied in small doses, and that fear can also be instructive through the Gothic. Gothic artists such as Salvator Rosa, Francisco Goya and Heinrich Füssli, as well as Gothic writers such as Horace Walpole, Mary Shelley, Bram Stoker and E.T.A. Hoffmann, recognized the usefulness of the emotion of fear and, therefore, combined it with motifs of their own creation and used it as a means in their works to account for the problems of their time and educate people.
In this study, the first part will explain that fear is more than just a negative emotion that is misunderstood because of the terror it causes, and in this context, with the help of important psychiatrists such as Sigmund Freud and Ernest Jentsch and philosophers such as Edmund Burke, Immanuel Kant and Thomas De Quincey, we will try to break down the prejudices against fear. The second part of the study will analyze gothic architecture, painting and literature, revealing the hidden meanings within the works, as well as their educational aspects. The third part of the study will analyze E.T.A. Hoffmann's „Der Sandmann“ and interpret it within the scope of gothic literature.
In this study, the concept of fear is examined in detail, taking into account the theoretical implications and evaluations, and based on the motif of fear, the concept is analyzed with the aim of eliminating the usual prejudices against fear, adding new meanings and correcting misconceptions about fear through Gothic arts. | tr_TR |
dc.description.ozet | Bilindiği üzere, dünyanın güzelliklerini daha iyi yansıtabilmek için doğadaki her şey bir sembol veya bir motif ile tanımlanmaya çalışılır. Bu güzellikleri ayrıntılı bir şekilde görünür kılmak için ise edebiyat, en etkili araçlardan biridir, bu nedenledir ki motifler edebiyat içerisinde önemli bir yer tutar çünkü motifler bir şeyleri kolayca değerlendirebildiği gibi anlatılan bir durumu pekiştirmeye de yardımcı olur. Bunun örneği, pek çok farklı motiflerle ayrıntılı bir şekilde anlatılan farklı edebiyat türlerinde açıkça görülmektedir. Motifler bununla birlikte ayrıca toplumsal olayları gün yüzüne çıkarmak veya bir konunun derinliğini ortaya koymak için de kullanılmıştır.
İlgili çalışmada, korku kavramı bir motif olarak ele alınmış ve insanlık tarihi üzerindeki değişimleri, içerisinde barındırmış olduğu yararlar ve insanlar üzerindeki etkileri anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmıştır. İnsanlık tarihine baktığımız da, insan dünyaya ilk adımını attığı günden bu güne kadar korku duygusunu büyük bir tehdit olarak algılamış ve istenmeyen ya da tatmin edilmesi zor bir duygu olarak kabul etmiştir. Bu görüş, yüzyıllar önce oluşmaya başlayan toplumlar ve birçok medeniyetler tarafından içselleştirilmiştir ve bu durum korkunun yararlı ve işlevsel yönlerinin zaman içerisinde göz ardı edilmesine yol açmıştır. Ancak korku her ne kadar bireysel ve toplumsal yapıda farklı kültürel anlamları olan bir kavram olsa da, aynı zamanda soyut bir kavram olması ve kullanıldığı zaman ve mekana göre değişkenlik göstermesi korku kavramına birçok farklı yüzyıllar içersinde farklı roller yüklemiştir. Yüklenen bu farklı rollerden birini ise bu çalışmadaki Gotik sanatında ve özellikle edebiyatında görmek mümkündür.
Genel anlamda, karanlık ve doğaüstü unsurları içermesiyle karakterize edilen Gotik sanatı, egzotizm, gizem, korku ve dehşet gibi bir arkafon kullanan melodramatik bir anlatım tekniği olarak da görülebilir. Ancak bilimsel araştırmalar sonucunda, Gotikten doğan korku duygusunun küçük dozlarda uygulandığında insanlar için çok önemli olabileceği gibi korkunun Gotik sayesinde öğretici olabileceği de ortaya konmuştur. Salvator Rosa, Francisco Goya ve Henri Füssli gibi Gotik sanatçılar ile Horace Walpole, Mary Shelley, Bram Stoker ve E.T.A. Hoffmann gibi Gotik yazarlar korku duygusunun içermiş olduğu bu olumlu yönünün farkına varmışlardır ve bu nedenle korkuyu kendi yarattıkları motiflerle birleştirip dönemlerinin sorunlarını anlatmak ve insanları eğitmek için kendi eserlerinde bir araç olarak kullanmışlardır.
Çalışmanın ilk bölümünde korkunun, yarattığı dehşet imagesi yanlış anlaşılmış olumsuz bir duygudan daha fazlası olduğu açıklanmış ve bu nedenle Sigmund Freud, Ernest Jentsch gibi önemli psikiyatristler ile Edmund Burke, Immanuel Kant ve Thomas De Quincey gibi filozofların yardımıyla korkuya karşı olan ön yargılar yıkılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise gotik mimarisi, resim sanatı ve edebiyatı incelenerek eserlerin içerdiği örtük anlamlar tespit edilmiş ve bununla birlikte korkunun eğitici yönleri ortaya konulmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise E.T.A. Hoffmann'ın „Der Sandmann“ adlı eseri incelenerek, gotik edebiyatı çerçevesinde yorumlanmıştır.
Teorik çıkarımlar ve değerlendirmeler sonucunda bu çalışmada korku kavramı ayrıntılı olarak incelenmiş ve korku motifi temel alınarak, Gotik sanatı aracıyla korkuya karşı alışılagelmiş önyargılar ortadan kaldırılmaya ve kavrama ilişkin farkındalıklar oluşturulmaya çalışılmıştır. | tr_TR |