Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.advisorKaragöz, Tevfik
dc.contributor.authorAbdikan, Görkem
dc.date.accessioned2020-12-24T11:10:10Z
dc.date.issued2020-11
dc.date.submitted2020-11-26
dc.identifier.citationAbdikan, G., Ailesel Hiperkolesterolemili Çocuk Hastaların Kardiyovasküler Değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık Tezi, Ankara, 2020tr_TR
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11655/23186
dc.description.abstractAbdikan, G., Cardiovascular Assessment of Pediatric Patients with Familial Hypercholesterolemia, Hacettepe University Faculty of Medicine, Pediatric Specialization Thesis, Ankara, 2020. Familial hypercholesterolemia is a common autosomal dominant inherited condition. A mutation in the gene encoding the low density lipoprotein receptor, the apolipoprotein B gene, or one of three genes encoding the PCSK9 protein causes familial hypercholesterolemia. These mutations cause lifelong high levels of LDL cholesterol and early onset cardiovascular diseases. If left untreated, heterozygous patients have a significantly increased risk of early onset cardiovascular disease compared to those who do not have the mutations. In our study, it is aimed to contribute to the literature by comparing the cardiovascular status of patients with familial hypercholesterolemia in the pediatric age group followed up in our hospital with age, cholesterol levels and risk factors. In our study, 32 patients between the ages of 5-18 who were followed-up with the diagnosis of familial hypercholesterolemia in Hacettepe University Faculty of Medicine, Department of Pediatrics, Division of Pediatric Metabolism and Nutrition, and Division of Pediatric Cardiology, with total and LDL cholesterol levels above 95th percentile and 35 healthy control group with similar demographic characteristics and normal total and LDL cholesterol levels were included. When the patient group was compared with each other by ECHO, ECG, exercise test and carotid USG, it was observed that 3 patients had moderate mitral regurgitation, 3 patients had aortic regurgitation, 2 patients had aortic stenosis, and 1 patient had aortic stenosis and insufficiency. Interventricular septum and left ventricular posterior Wall thickness, left ventricular volume, and left ventricular mass index (99 ± 25.65 and 70.96 ± 18.12 g / m2, respectively, p = 0.015) in homozygous patients were found to be higher than heterozygous patients. When patients with a blood LDL cholesterol level below 200 mg / dL and those with 200 mg / dL and above were compared, the aortic STJ diameter measurements of patients with high LDL cholesterol levels (16.47 ± 2.58 and 19.65 ± 3, respectively, 20 mm p = 0.030), and IVCT measurements (75.60 ± 3.65 and 70.14 ± 9.72 ms, respectively, p = 0.024) were significantly longer. All global longitudinal strain measurements of homozygous FH patients were found to be lower than heterozygous patients, but only a statistically significant difference was found in GLPS-LAX measurement (15.70 ± 2.40% and 20.31 ± 3.26%, respectively, p = 0.028). Eccentric hypertrophy was detected in 2 patients and concentric remodeling in 3 patients. Ventricular geometry of 27 patients was normal. Exercise test was terminated due to exhaustion before reaching the target heart rate in 2 (28.6%) of 7 patients with homozygous FH and in 3 (12.5%) of 24 patients with heterozygous FH. There was no significant difference between carotid USG measurements. When the patient group and the healthy control group were compared in terms of ECG data, it was found that the P wave dispersion, PR dispersion and QT dispersion measurements of the patient group were significantly higher than the control group. QTc time measurements of the patient group were also significantly longer than the control group (416.96 ± 22.12 and 406.35 ± 17.28 ms, respectively, p = 0.023). As a result; familial hypercholesterolemia is a condition that has adverse effects on the cardiovascular system. Early detection of these patients with FH screening and early initiation of strict blood LDL cholesterol control will positively affect cardiovascular results. These patients should be under cardiology follow-up and ECHO and strain measurements should be done routinely. Thus, subclinical dysfunctions can be detected earlier.tr_TR
dc.language.isoturtr_TR
dc.publisherTıp Fakültesitr_TR
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccesstr_TR
dc.subjectAilesel hiperkolesterolemitr_TR
dc.subjectAteroskleroztr_TR
dc.subjectEkokardiyografitr_TR
dc.subjectStraintr_TR
dc.subject.lcshPediatritr_TR
dc.titleAilesel Hiperkolesterolemili Çocuk Hastaların Kardiyovasküler Değerlendirilmesitr_TR
dc.typeinfo:eu-repo/semantics/masterThesistr_TR
dc.description.ozetAbdikan, G., Ailesel Hiperkolesterolemili Çocuk Hastaların Kardiyovasküler Değerlendirilmesi, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık Tezi, Ankara, 2020. Ailesel hiperkolesterolemi otozomal dominant kalıtılan yaygın bir durumdur. Düşük yoğunluklu lipoprotein reseptörünü kodlayan gende, apolipoprotein B geninde veya PCSK9 proteinini kodlayan genlerin üçünden birinde olan bir mutasyon ailesel hiperkolesterolemiye neden olur. Bu mutasyonlar yaşam boyu LDL kolesterol seviyesinde yüksekliğe ve erken başlangıçlı kardiyovasküler hastalıklara neden olur. Tedavi edilmediği takdirde heterozigot hastalarda, mutasyonları taşımayanlara göre erken başlangıçlı kardiyovasküler hastalık riskinde önemli derecede artış görülür. Çalışmamızda hastanemizde takip edilen çocuk yaş grubundaki ailesel hiperkolesterolemi tanılı hastaların kardiyovasküler durumunun yaş, kolesterol düzeyleri ve risk faktörleri ile olan ilişkilerinin kendi içinde karşılaştırılması ile literatüre katkı sağlamak amaçlanmaktadır. Çalışmamıza Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Çocuk Metabolizma Hastalıkları ve Beslenme Bilim Dalı ve Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı’nda ailesel hiperkolesterolemi tanısıyla takipli 5-18 yaş arasında, total ve LDL kolesterol düzeyleri 95 persentil üzeri olan 32 hasta ile aynı demografik özelliklere sahip total ve LDL kolesterol düzeyleri normal olan 35 kişilik sağlıklı kontrol grubu dahil edildi. Hasta grubu birbirleriyle EKO, EKG, efor testi ve karotis USG ile karşılaştırılarak değerlendirildiğinde 3 hastada orta derece mitral yetmezlik, 3 hastada aort yetmezliği, 2 hastada aort darlığı ve 1 hastada aort darlığı ve yetmezliği birlikte olduğu gözlendi. Homozigot hastaların interventriküler septum ve sol ventrikül posterior duvar kalınlıkları, sol ventrikül içi hacimleri ve sol ventrikül kütle indeksleri (sırasıyla 99±25,65 ve 70,96±18,12 g/m2 p=0,015) heterozigot hastalarına göre daha yüksek bulundu. Kan LDL kolesterol düzeyi 200 mg/dL’nin altında olan hastalar ile 200 mg/dL ve üzeri olan hastalar karşılaştırıldığında, LDL kolesterol düzeyi yüksek olan hastaların aort STB çapı ölçümlerinin (sırasıyla 16,47±2,58 ve 19,65±3,20 mm p=0,030) anlamlı derecede daha düşük, İVKZ ölçümlerinin ise (sırasıyla 75,60±3,65 ve 70,14±9,72 ms p=0,024) anlamlı derecede daha uzun olduğu gözlendi. Homozigot AH hastalarının tüm global longitüdinal strain ölçümleri heterozigot hastalara göre daha düşük bulundu, ancak yalnız GLPS-LAX ölçümünde istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla %15,70±2,40 ve %20,31±3,26 p=0,028). 2 hastada eksentrik hipertrofi, 3 hastada konsentrik remodelling tespit edildi. 27 hastanın ventrikül geometrisi normaldi. Homozigot AH tanılı 7 hastanın 2 (%28,6)’sinde ve heterozigot AH tanılı 24 hastanın 3 (%12,5)’ünde efor testi, hedef kalp hızına ulaşılamadan bitkinlik nedeniyle sonlandırıldı. Karotis USG ölçümleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Hasta grubu ve sağlıklı kontrol grubu EKG verileri açısından karşılaştırılarak değerlendirildiğinde hasta grubun P dalga dispersiyonu, PR dispersiyonu ve QT dispersiyonu ölçümlerinin kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğu bulundu. Hasta grubun QTc süresi ölçümleri de kontrol grubuna göre anlamlı derecede daha uzundu (sırasıyla 416,96±22,12 ve 406,35±17,28 ms p=0,023). Sonuç olarak; ailesel hiperkolesterolemi, kardiyovasküler sistem üzerinde olumsuz etkileri olan bir durumdur. AH taraması ile bu hastaların erken tespit edilmesi ve sıkı kan LDL kolesterolü kontrolüne erken başlanması, kardiyovasküler sonuçlarını olumlu yönde etkileyecektir. Bu hastalar kardiyoloji takibinde olmalıdır ve EKO ile strain ölçümleri rutin yapılmalıdır. Böylece subklinik fonksiyon bozuklukları daha erken tespit edilebilir.tr_TR
dc.contributor.departmentÇocuk Sağlığı ve Hastalıklarıtr_TR
dc.embargo.terms2 yiltr_TR
dc.embargo.lift2022-12-26T11:10:10Z
dc.fundingYoktr_TR
dc.subtypemedicineThesistr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster